Düşmanlarınızı bağışlayın, hiçbir şey onların canını bu derece sıkmaz… (Oscar Wilde)
Çoğu zaman affetmek istediğimizi affetmek için affederiz. Çünkü istemeyerek affetmek mümkün değildir yada affetmek adına affetmek olur o. Yani kelimenin anlamı içinde bulunmaz böyle durumlarda.
Onun için en samimi affetme çocuklardadır, hemen affeder ve hiç olmamış gibi devam eder kaldığı yerden. Kalpleri o kadar temiz ve saftır ki hiç bir kötülüğe yer yoktur. Belki de ondandır büyükler hep küçüklüklerini özlerler, hatta birçok insan da: “Keşke hep çocuk kalsaydım” der durur. Her kesin en saf hali çocukluğudur çünkü…
Peki, neden biz büyükler için zordur affetmek? Neden kalbimiz kırılan bir kap, cam gibidir? Bir kere kırıldı mı düzeltmesi zordur veya düzeltseniz bile o kırıklıkların yeri hep oradadır… Ne kadar onarsanız da, neden o çizgiler hep oradadır? Çünkü büyüdükçe her şeyin anlamını anlıyorsunuz ve bu anlam herkesin yaşadıklarına göre farklıdır, aynı değildir. Çünkü yüklediğimiz anlamlar farklıdır… Ondandır ki biri için anlamlı olan bir şey başkası için saçma olabiliyor yada hiç ilgilenmediği bir şey olabilir. Ya da birinin kırıldığı bir konuda, nasıl olur da başkası espri yaparak gülüp geçebiliyor? Neden? Çünkü herkesin kırıldığı nokta farklıdır… Çünkü herkesin zayıf noktası farklıdır… Hepimiz aynı vücutlara sahip olsak ta, ruhlarımız o kadar farklıdır… bize özeldir… Ve onun içindir herkes birer kıymetli taştır, marifet o taşı görebilmek ve değerine sahip çıkmaktır…
Affetmek konuya göre ve karşımızdaki kişiye verdiğimiz değere göre orantılıdır. Genelde konu ile ilgili affetmemiz gereken kişinin gözümüzdeki kıymetine göre onu affederiz veya etmeyiz ya da etmiş gibi yaparız… Affetmek zordur ama kalbinizin yüklerden arınmasını sağlar… Affetmediğiniz sürece affetmediğiniz kimse, neyse kanaması bitmeyen kesik gibi kalbinizin bir köşesinde durur, size acı verir. Onun için her şeye rağmen affedelim… Affedelim ki kesiklerimizi onarabilelim ve hafifleyelim…