Öğrenilmiş çaresizlik veya diğer adıyla “Kazanılmış Başarısızlık Sendromu”, kişinin yapmış olduğu eylemlerinin başarısızlıkla sonuçlanacağına kesin bir şekilde inanması ve bu konuda çaba göstermeyi bırakması durumudur.
Bir köpek balığı aç halde akvaryuma konur. Akvaryumun içinde yüzmeye başlar. Aynı akvaryuma bir tane de küçük balık bırakılır. Aç köpek balığı, küçük balığı yemek için hemen harekete geçer. Köpek balığı açtır ve küçük balığı nasıl yiyeceğine dair bilgiye de sahiptir.Ve bu konuda kendine olan güveni de tamdır. Köpek balığı yaptığı ilk saldırıda kafasını ne olduğunu anlayamadığı sert bir şeye çarpar. Şaşkın bir halde kalakalır. Bilim insanları küçük balık ile köpek balığının arasına cam bir bölme yerleştirerek onları ayırmıştır. Köpek balığı camı görememiş ama kafasını çarptığında algılamıştır. Köpek balığı bir süre sonra tekrar saldırmayı dener, kafasını cama çarpar. Defalarca dener ve sonuç hep aynı olur. Bir süre sonra denemekten vazgeçer, durumu kabullenir. Küçük balığı ne yaparsa yapsın yiyemeyeceğini düşünür ve denemekten vazgeçer. Kendisi bir tarafta küçük balık bir tarafta yaşarlar. Daha sonra aradaki cam bölme kaldırılır. Artık köpek balığının küçük balığı yemesine hiçbir engel yoktur. Çok aç olmasına rağmen küçük balığı yemek için çaba göstermez, hiçbir girişimde bulunmaz.
Bu ve buna benzer birçok örnek okumuşuzdur. Demek ki kaybeden olmayı öğreniyoruz zaman içinde. Doğuştan gelen bir durum değil bu.Ve bu öğrenme öyle kalıcı oluyor ki bunu aşmak imkansız gibi görünüyor. O kadar inanıyoruz ki bu başarısızlık bilgisine nesilden nesile aktarılıyor bazen. Annelerimizden, babalarımızdan veya diğer büyüklerimizden çok duyarız: “Yapma. Deneme, sonucu kötü olur. Başaramazsın zaten. Ben çok denedim, olmadı. Sen bari zaman kaybetme…” Kim bilir daha ne cümleler. Bunları duyunca denemekten korkuyoruz ve daha başlamadan vazgeçiyoruz. Öğrenilmiş bu başarısızlıklar böylelikle nesilden nesile aktarılıyor.
Peki ne yapmalı?
Öncelikle başarısızlığın en az başarı kadar doğal bir sonuç olduğunu kabul etmekle başlamalıyız. Başarmak kadar başarısızlıklar da insanlara çok şey katar. Bunu anlamalıyız. Tarihte bunun o kadar çok örneği var ki. Birçok önemli buluş sayısız başarısız denemelerin sonunda ortaya çıkmıştır. Mesela Thomas Edison’un ampulü icadı… 999 başarısız denemenin ardından 1000. girişiminde ampulü bulabilmiştir. 999 denemenin başarısız olması Edison’u başarısız yapmadığı gibi onun bu azmi ve kararlılığı sayesinde insanlık karanlıktan kurtuldu. Başarısının ardından yaptığı bir açıklamada Thomas Edison başarısız olan her denemenin sonunda bir lambanın nasıl icat edilemeyeceğini bulduğunu söylemiştir.Yaptığı birkaç başarısız deneme sonrasında vazgeçseydi ve çalışmaları bıraksaydı ne olurdu? Ampulü birisi mutlaka bulurdu ve biz ondan bahsediyor olurduk.
Yaşanılan her başarısızlık bir öğretici olmalı bizim için. Ve her başarısız denemenin bizi biraz daha başarıya yaklaştırdığına inanmalıyız. O zaman şöyle bir düşünce oluşuyor bende. Başarısızlık öğreniliyorsa eğer bence bunun doğru olmadığı da öğrenilebilir. Bu konuda içimizdeki güce inanmak zorundayız. Denemekten, başarısız olmaktan korkmamalıyız. Anne ve babalar, öğretmenler bunu çocuklara da anlatmalı. Onların başarısızlıktan korkmamaları için biz yetişkinlerin vereceği tepkiler çok önemli. Öncelikle çocuğu iyi tanımalıyız. Becerilerini, ilgi alanlarını doğru tespit edip çocuğun da bunun farkına varmasını sağlamalıyız. Doğru yönlendirmeler yapabilmemiz için bu şart. Daha sonra onları yüreklendirmeli, gereken desteği de vermeliyiz. Sonuçtan ziyade sürecin daha önemli olduğunu, göstereceği gayretin çok değerli olduğunu ona hissettirmeliyiz. Sonuç olumsuz olsa bile deneme cesareti göstermesini takdir etmeli ve önemli olanın bu cesareti gösterecek kadar kendisine güvenmesi olduğunu vurgulamalıyız. Bunun ardından neden başarısız olundu, nerede hata yapıldı birlikte ortaya çıkarıp yeni yol haritaları belirlememiz gerekir. Yetişkinlerin vereceği bu tepkilerle çocuk başarısız olmanın kötü bir şey olmadığını öğrenecek ve denemekten vazgeçmeyecektir. En önemlisi de kendine olan inancını hep taze tutacaktır.
Yaşımız kaç olursa olsun korkularımızın bizim önümüzde set oluşturmasına izin vermeyelim. Bu seti ben kurduysam eğer bunu yıkacak olan da yine benim. Bu konuda atacağım her adım bu duvara vurulacak bir darbe olacaktır. Ve eninde sonunda yıkılacaktır. Yeter ki denemekten ve başarısız olmaktan korkmayalım. Unutmayalım ki hayat bize sunulmuş çok güzel bir hediye. Yaşamın sonuna geldiğimizde yaptığımız şeylerden çok yapma imkanı varken yapmadığımız şeyler bizi daha çok üzecek. Keşkeler olarak kalmasın hiçbir şey hayatımızda.