Öfkemi okşarsam ana karaya ulaşır balıklar,
Beynim sesimden önce cisimleştiriyor gördüklerimi,
Odam dopdolu, eşyalara yer yok çağrışımlardan,
Yanına varılmamış gece, küçücük bir karartı, canımı okuyor.
Şehir göğsümde benim olmayan kolye,
Yağmura düğümlenmiş vazgeçmenin yorgunu ikindiler,
Kayıp pencereler basıyor gözümü, geceye yaslanmak için,
Hiç kimsenin beni anlamadığı yerde sayılarla eşitlenebilirim.
Dilim, teninde korsan renklerin sonu,
Dokunsam tükenebilir tayların paldır küldür nefesi,
Otların kısaldığı kırlar tercüme ediyor geçen günleri,
Gölge avlıyor, inleyerek yolu taşıran trenler,
Hasret ihmal edilmeyen şeydir mesela,
İçime sığmayan keder güneşe çıktıkça gözlerde ekşir,
Ben, ben değilim iste, sudan geriye say, soğuyan taşlar vurmuyor birbirine,
Nedense yaşanmamış cehennem kayıtlı tenimizde,
Bir şeyler yitirdim cüzdanımda,
Sığındığım nefeslerde aşkı arıyordum oysa,
Vazoda çürüyen sular sabaha kaydırdılar çiçeğin hasretini,
her şey gizli gözlerimdeki dünyada,
Çok çarpıştım ansızın çıkan fırtınalarla,
Yitirdiğim şeyler var, sessizliğin bahanesi,
Bakımsız bir yalnızlık gecenin koynunda çözülen,
Çünkü kemiklere direnen mayhoşluğum kaptan olmak istiyor daralan derimde.
Gözlerimde seyrettiğin çığlık, sesimdeki boşluğu doldurmak için,
Her yerde olmak mümkün değil, sokağım eğri büğrü,
Kaburgamda uzanıyor indiğim kuyulara uzanan sızı,
Bir öfkeden barışı fısıldıyor pencereye konan serçeler,
Akşama benzedim rüzgarın sayfasında çevrilen yaprak gibi,
Kayıp bir aşktan aralanınca gün,
Başı yok sonu yok türkülerle yamanan avuntumun.
Ne tuhaf bir akşam ışıklar onarıyor terk edilmiş mezarlıkları,
Her şeyin derisini yüzen günahlar gecenin iyi huyu,
Daha inadını onarmadım gözlerimle,
Daha boynunda savunurken sonumu,
Sabahın sisiyle kandırılmış mevsim,
Acele edenleri mektuplara çağırıyor,
Ve bahaneleri ve gücenmiş baharları,
Onaramadım daha.