Bu serüvenin kahramanı sizsiniz. İlk adımlarınızı attığınız andan itibaren geriye dönüşü olmayan bir yola düştüğünüzün farkında oluyorsunuz.
Adım adım uzaklaştığınız çocukluğunuz, koşarak yaklaştığınız gençlik yıllarınız… Büyürken değerleniyor, değerleri öğrenirken bazı hayatlara değiyorsunuz. Bazen düşüyor bazen kalkıyorsunuz.
Sonra bir el uzanıyor kızgın güneş ışıklarının altında yüzü gölgede kalan ya da yağmurlu bir günde yüzünde bulutlarla yine de size koşan o kişi…
Derin bir sevgi, heyecanla ve telaşla uçuştuğunuz o kalbin sahibi…
El ele duygu sellerinde boğuşup, sıcacık gülüşlerde buluşuyorsunuz. Zaman akmaya devam ediyor, değiştirme gücünü yanına alarak…
Sonra sararmaya başlayan çerçeve içerisinde ki resminizin önemini yitirdiğini düşünüyorsunuz.
Varlığı ile mutlu olduğunuz insanın, varlığından tuhaf bir rahatsızlık ya da kendinizce fazlaca rahatlık duymaya başlıyorsunuz.
Ortaya düşen bir damla su sellere dönüşüyor sözlerinizde, alelade söylenen bir cümle kasırgalar koparmanıza yetiyor.
Korkmuyorsunuz?
Kırmaktan, üzmekten bir an bile tereddüt etmiyorsunuz. Anlamsız bir rekabetin içerisine hem kendiniz giriyor hem onu çekiyorsunuz.
Siyaha beyaz, sıcağa soğuk, sevene sevgisizlik ile gidiyorsunuz.
İçinizdeki duyarsız rüzgarlar sizin mutsuzluğunuza esiyor farkında mısınız? Sonrası…
Sınırları aşan bir yalnızlığa gebe zaman, bu zifiri karanlığın içine bile isteye teslim olan haklı-haksız kavgasının tarafı olan yine siz!
Düşünsenize yeryüzünde daha önemli kimse yok dediğiniz insan karşınızda, aklıma gelmişken neden karşınızda yanınızda olması gerekirken?
Siz de hiç düşündünüz mü bunu?
Onu karşınıza alacak kadar savunmaya geçtiğiniz, saatlerce dil dökerek sonunda öfkenize yenik düşerek kırmayı göze aldığınız; egonuza, inadınıza neyse adı boyun eğerek kaybetmeyi kabullendiğiniz kişiyi ki çok seviyordunuz öyle mi?
Sevmek anlamaktır, anlayıştır, kıyamamak, sakınmaktır. Güçlü cümlelerle vurmak, aşağılayıcı sözcüklerle incitmek, ötekileştirmek suretiyle “senin değil benim dediğim oldu, olacak, doğru-yanlış…” kavgası değildir!
Haklı çıktınız diyelim bu savaştan, zaferiniz kaç dakika, kaç saat sürecek?
Mutsuz bir zaferin, haklı çıkmış bir kalp ağrısının kime faydası var?
Karşınızdaki aileniz, eşiniz,dostunuz, sevgiliniz…
Gözlerindeki kırılmışlığın buğulu bakışı karşısında hala kendinize gelemediyseniz, sınırlarınızı aşan gönüllü bir yalnızlığın esaretine giriyorsunuz demektir.
Sahte zafer sisi dağılıp bir başınıza kaldığınız zaman üşüyen bir yürekle baş başa kalacaksınız.
Düşünsel olarak içinde kilitli kaldığınız parmaklıkların ötesi sadece pişmanlık olacaktır.
Haklı olduğunuzu düşünerek mutsuz iseniz, haklılığınızın ne anlamı var?
Değer mi?
Değer miydi?
Yoksa gerçekten sizin için değersiz miydi?