İnsan zihni günümüz ezberci eğitim sistemiyle giderek çok yönlü düşünme becerisini kaybetmektedir. Zihnimiz kendince örüntüler kurarak öğrenmeyi gerçekleştirir. Bilgiyi kendince kodlar.
Ezbere dayalı sistemde böyle bir öğrenme sistemi olmadığı için insanların öğrenme yeteneği giderek körelmektedir. Düşünmeyen, araştırmayan ve sorgulamayan beyin kendisine “doğru” ve “yanlış” olarak sunulan bilgiyi filtre etmeden kabul eder. Bu ifadeyi hücrelerin içerisine yabancı madde kabul etmemesi durumuyla bağdaştırabiliriz. Eğer ki hücreye zehirli/zararlı madde girerse hücre faaliyetini yitirir. Bu durum da aynen böyledir. Tembelleşen, üretken olmayan ve sorgulamayan bir beyni kontrol etmek kolaydır. Bu durumun örneklerinden biri olan distopik bir evreni anlatan, düşünmenin olmadığı, manipülasyon ve çeşitli propaganda ile insanlara neler yapılabileceğini konu edinen “1984” isimli roman bu durumun uzun vadeli halini yansıtır. Sürekli olarak düşünmeyen beyinlere verilmek istenen mesajla istenilen bir insan profili oluşturulabilir. Bu da aynı şekilde kimlikte bir değişime neden olabilir. Yani uzun vadede düşünme kabiliyeti körelen insanlar zaman içerisinde bireyselliğini kaybeder. Bireyselliği kaybolan toplum makineler gibi istenileni yapmakla yetinir. Sadece ezberci eğitimi benimsemenin uzun vadede neden olabileceği muhtemel senaryo işte bu şekildedir.
Toparlayacak olursak, kişi ezbere alıştığı zaman düşünmek ona zor gelir, basit olanı ister. Basit olanı elde edince bu artık kişinin rutini haline gelir. Rutin değişmeden periyodik çalışan bir makine misali işleyince kişinin benimsediği yaşam stili uzun sürede yerleşmiş olur. Bu kalıplar ilerleyen süreçlerde bahsedilen romandan hareketle öyle kolay yıkılmaz. Kişi bunlara bağlı kalmayı tercih ettiği için zamanla daha az düşünmeye başlar.
Bu döngü böyle devam eder, birileri yenileyene kadar.