Kimi zaman ıssız bir çölün içinde kaybolmuş gibi hisseder insan, öyle bir boşluğun içine girer ki, kim olduğunu ne olduğunu unutur. Bir elin gelip tutmasını bekler. O boşluğun içinden çıkabilmek, bir Anka Kuşu misali küllerinden yeniden doğmak fakat bilmez ki bir ele ihtiyacı yoktur. Asıl güç kendinde ruhunun derinliklerindedir.
İnsanoğlu neden kendini tanımaz, neden özündeki cevherin farkına varmaz? Hiç sordunuz mu bu soruları kendinize? Dur silkelen, zihnin ve bedenini serbest bırak içini dön ve sor;
- Ben neyim?
- Ben kimim?
- Beni ne mutlu eder?
- Geliştirmem gerekenler neler?
- Beni ben yapan artılarım neler?
- Kazanımlarım neler?
…………. Uzar gider bu sorular. İnsanın kendini keşfetme yolculuğu bir o kadar zor fakat bir o kadar da güzellikler ile doludur.
Bu yolculuk da nasıl ilerleyeceğini hedefler ve ardından kendini affetme ile başlar ilk adımın. Bu ilk adım ile ilk özgürlüğe adımı atmışsın demektir. Devamında ise kendine yapılanları affetmektir. Burada affetmek yapılanları halının altına süpürmek değil. Her anı yaşamak, farkına varmak ve kendini özgürleştirmektir. Ardından peşi sıra gelir adımlar, gelişim ve yeniden doğman için gerekli her şeyin keşfine varırsın. Her geliştirilecek yönlerini tamamlandıkça adımlar hızlanmaya ve kendini yeniden keşfetmeye başlarsın.. Kendini keşfettikçe daha çok sevmeye, daha çok başarıya ve daha öz güvene kavuşursun. Bu kadar kolay değilmiş dediğinizi duyuyorum, evet değil fakat imkansız hiç değil. İnançla hedefine bir çocuğun ilk adımları gibi yavaş yavaş ilerlersen, hedefin kolaylaşır adımların zaman geçtikçe hızlanır. İmkansız gördüğün yol, ışıklar ile aydınlatılır. Ulaşamam değin hayallerin doğru ne net hedefle ulaşılır olur.
Bunların olması için en önemli başlangıcın inanmak ve istemekten geçer. İnanmadan ve istemeden yolun ilerlemez, adımlarım attığın yerde kalır. Sen inan ve iste ki bilinçaltın ile olan konfor alanından çıkma zorluğunu kolaylıklar ile atlat. Bilinçaltın konfor alanından çıkmak istediğin zaman ilkel beynin adeta sana savaş açacak.
“Aman boş ver, sen böyle iyisin. Bak burası güzel, kimse yok, sadece sen varsın?…” Buna benzer düşünceler geçer zihninden. Sen inanır ver kulak vermezsen işte o zaman imkansızlıklar kolaylaşır, kapalı kapılar açılır.
Bugün içimizde oluşan boşluktan çıkma ve küllerimizden yeniden doğma zamanı. Bugün kendimizi keşfetme ve özgürleşme zamanı. Bugün hayatı farkında ve anda yaşamak için ilk adımı atacağın zaman. Korkma sen isteğin zaman her yolu sağlam adımlar ile ilerlersin. Bugün başarmanın ve gelişimin ilk günü.
Seni şimdiden tebrik ediyorum.
Küllerinden yeniden doğdun, tek fark eski senden çok farklı bir sen ile bu yolu geçmeyi BAŞARDIN….
Bu güzel hikayeyi sizler ile paylaşmadan yazımı sonlandırmak istemedim..
Zümrüdü Anka, diğer adıyla Simurg ilk olarak Pers mitolojisinde ortaya çıkmıştı. Türkiye’de de “Tuğrul Kuşu” olarak adlandırılan bu kuş daha sonra bütün ülkelerdeki kültürlere yayılarak efsanelerde sıkça yer almaya başlamıştı.
Günlerden bir gün kuşların başına bir dert gelmişti. Kuşlar ne kadar düşünürlerse düşünsünler bir türlü kurtuluşu bulamıyorlardı. Bu dertlerini Anka Kuşu’na danışmaya karar vermişlerdi. Ancak henüz Anka Kuşu’nu hiç gören olmamıştı. Günlerce Anka Kuşu’nun gelip kendilerini kurtarmalarını beklemişlerdi. Ama ne gelen vardı ne giden… Tam pes etmek üzereyken bir işaret gelmişti. Ülkenin birinde Anka Kuşu’nun kanadından bir tüy bulmuşlardı. Bu işaret bir anda bütün kuşların umudu olmuştu. Hep birlikte Kaf Dağı’nın zirvelerine giderek Anka Kuşu’nu bulmayı planlamışlardı. Ancak yolculuk onlar için zorlu bir süreç olacaktı. Çünkü dağa ulaşmak için 7 vadiden geçmeleri gerekiyordu.
Nefs Vadisi
Bu vadi görülmemiş güzelliklerle dolu, adeta bir cennettir. İstedikleri her şeyi burada bulurlar. İsteklerine yenik düşenler burada kalırlar.
Aşk Vadisi
Kalplerine söz geçiremeyenler için son durak olmuş burası.
Cehalet Vadisi
Akıllarında yer kaplayacak diye hiçbir şey düşünmemeye ve düşünmedikçe hafiflediklerinin farkına varırlar. Bu hafiflik ile hiç düşünmemeye ve akıllarındaki her şeyi unutunca da orada kalırlar.
İnançsızlık Vadisi
Yol uzadıkça ve verdikleri kayıplarda akıllarına geldik herkesi kaybedecekleri düşüncesine kapılırlar. Boş yere umutlandıklarını söyleyerek geri dönmeyi teklif edenler olur aralarında ve onlar da bu yüzden bir sonraki vadiyi görememişlerdir.
Yalnızlık Vadisi
Grupta birlik olmadığı için hiç bir şeyde başarı elde edemiyorlardı. Birlik olanlar ise güçlerini birleştirerek bir sonraki vadiye doğru yol almaya başlamışlardı.
Dedikodu Vadisi
Kalan kuşlar vadiye girdiklerinde her şeyi fısıltılar kapladı. En arkadaki kuş bir fısıltı duymuştu. Anka Kuşu’nun yeniden doğarken tüylerinin yandığını ve bir daha çıkmadığını söylemişti. Bunu hemen bir öndekine aktarmıştı. Bundan korkanlar geriye dönmeyi tercih etti.
Ben Vadisi
Kalan kuşlar bu vadiye girer girmesi kendi bildiklerinin doğru olduğuna ve diğer arkadaşlarını beğenmemek başladı.
Aralarında kıyasıya bir rekabet başlamıştı. Vadinin her yerinde “ben” sesleri yankılanıyordu. Bu sese kapılanlar kendi yollarına giderek kayıplara karışmışlardı.
Nihayet yolculuk sona ermiş ve Kaf Dağı’nın zirvesine ulaşmışlardı. Yolculuğun sonunda geriye sadece 30 kuş kalmıştı. Yuvaya vardıklarında aslında Anka Kuşu’nun diğer adı olan Simurg’un 30 kuş demek olduğunu anlamışlardı.
Herkes bedeninde Anka Kuşunu yaratacak güce sahip olsa da buna ancak sabredenlerin, asla pes etmeyenlerin ulaşacaklarını anlamışlardı.Yaptıkları yolculuğun aslında kendilerine olduğunu ve bu 7 zorlu aşamayı atlatarak özlerine ulaşmışlardı.
Hepsi birer Anka Kuşu’na dönüşmüşlerdi.
🐦👏👏
Wowww harika bir yazı tam ihtiyacım olduğu an karşıma çıktı.