20 Ocak 1990…
Azerbaycan’ın tarih sayfalarına kanlı harflerle yazılan gün.
Azerbaycan tarihine “20 Yanvar faciası” olarak giren 20 Ocak 1990 olaylarının üzerinden 33 yıl geçti.
Bu zaman diliminde halkımız hala o günlerin acısını ve dehşetini unutmadan yaşıyor.
1987 Yılının sonunda yeniden gündeme getirilen Dağlık Karabağ sorunu, Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünün ihlalini, topraklarımızın işgalini, Ermenistan ve Dağlık Karabağ’da yaşayan yüz binlerce Azerbaycanlının topraklarından sürülmesini amaçlayan bir plandı.
Eski Sovyetler Birliği’nin iki Cumhuriyeti arasında başlayan çatışma, Ermenilerin 19. ve 20. yüzyıllarda Azerbaycan topraklarına peş peşe yerleştirilmesi, halkımıza karşı etnik temizlik ve soykırım yapılmasına götüren aşamanın sıradaki bir basamağı idi.
19-20 Ocak 1990 gecesi, Sovyetler Birliği Komünist Partisi Merkez Komitesi Genel Sekreteri Mihail Gorbaçov’un emriyle, SSCB Savunma Bakanlığı birlikleri, Devlet Güvenlik Komitesi ve İçişleri Bakanlığı Bakü’ye ve Azerbaycan’ın çeşitli ilçelerine girmiş, sivil halk ağır vasıtalar altında ezilmiş ve çeşitli silahlarla ateş katliamlar yapılmıştır.
Sovyet ordusunun özel kuvvetleri ve iç birliklerinden oluşan büyük bir birlik Bakü’yü benzeri görülmemiş bir gaddarlıkla işgal etmeye karar vermişlerdi.
Ülkede OHAL’in ilan edildiği halka duyurulana kadar askeri personel acımasızca 82 kişiyi öldürdü, 20 kişiyi de ağır şekilde yaraladı.
Olağanüstü hal ilanı üzerinden birkaç gün geçmesine rağmen Bakü’de 21 kişi öldürüldü.
25 Ocak’ta Neftçala’da ve 26 Ocak’ta Lenkeran’da, olağanüstü hal ilan edilmeyen bölge ve şehirlerde sekiz kişi daha öldürüldü.
Böylece 131 kişi öldürüldü, 744 kişi yaralandı, 841 kişi yasadışı tutuklandı ve Rus askerleri tarafından yüzlerce kişi işkence gördü.
O günlerde Bakü’de gerçekleşen kanlı katliamlar ve yağmalamalar, Cumhuriyetin birçok bölge ve şehrinde de gerçekleştirilmişti.
Azerbaycanlıların yanı sıra 6 Rus, 3 Yahudi, 3 Tatar, çocuklar, yaşlılar, kadınlar da bu zulme maruz kaldı.
Ambulanslar da dahil olmak üzere 200 ev, 80 araba askeri personel tarafından ateşe verildi, yangın çıkaran mermilerin neden olduğu yangınlarda çok sayıda devlet ve özel mülk tahrip edildi.
Sovyet İmparatorluğu’nun hazırladığı bu acımasız saldırının temel amacı, Azerbaycan halkının ulusal özgürlük ruhunu bastırmak ve o yılın 9 Ocak’ında Ermenistan Parlamentosu’nun Dağlık Karabağ’ı dahil etme kararına karşı Bakü’de kitlesel protestoların önlenmesiydi.
Ermenistan SSC’nin ülkemize karşı toprak iddialarına, radikal Ermeni milliyetçilerinin kışkırttığı ayrılıkçılığa ve yurttaşlarımıza karşı işlenen şiddete SSCB liderlerinin doğrudan veya dolaylı desteği, bunun yanı sıra o dönemdeki Azerbaycan liderlerinin kararsızlığı ve milli menfaatlere aykırı hareketleri, halkımızı Cumhuriyetin toprak bütünlüğünün korunması uğrunda ayağa kaldırmış, itiraza sevk etmiştir.
Böylece Cumhuriyette geniş yelpazeli bir halk harekatı yaratılmış ve süreçlerin seyri, onun kademeli olarak bir ulusal kurtuluş harekatına dönüşmesine zemin hazırlamıştır.
Halkımızın adaletin temini için seslerini yükseltmesinden ve emperyal prangalardan kesin olarak kurtulmaya çalışmasından endişe duyan SSCB liderleri, aslında, totaliter rejim Sovyet’in çöküşünü hızlandıran korkunç bir suça başvurdu.
Azerbaycan’da zamanında derinlemesine araştırılmayan ve yeterli bir değerlendirme yapılmayan trajedi, ancak birkaç yıl sonra Milli lider Haydar Aliyev’in girişimiyle devlet düzeyinde siyasi ve hukuki bir değerlendirmeye tabi tutuldu.
Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanının 5 Ocak 1994 tarihli “20 Ocak faciasının 4. yıldönümü münasebetiyle” kararnamesi ile Azerbaycan Cumhuriyeti Milli Meclisi’ne Kanlı Ocak olaylarına özel bir oturum düzenlemesi tavsiye edildi.
Milli Meclis’in 29 Mart 1994 yılında aldığı kararda, 20 Ocak faciasının failleri net olarak belirtilmiş ve bu kanlı eylem, totaliter komünist rejim tarafından ulusal kurtuluşu bastırmak amacıyla işlenen bir askeri saldırı ve suç olarak değerlendirilmiştir.
20 Ocak olaylarının Azerbaycan’ın egemenliği, bağımsızlığı ve toprak bütünlüğü mücadelesinde hem sembolik anlamı hem de olağanüstü rolü olmuştur. 20 Ocak trajedisinin yol açtığı toplumsal ve siyasi gerçekliğin çöküşü, SSCB’deki ve uluslararası arenadaki jeopolitik durumun arka planında, önce Azerbaycan SSC’de, ardından bağımsız Azerbaycan’da zincirleme tarihsel süreçleri teşvik etti.
20 Ocak olayı, ulusal ideolojinin gelişmesine ivme kazandıran bir olaydır. 20 Ocak sadece Azerbaycan tarihinde bir facia değil, Azerbaycan’ın bağımsızlık yolundaki ilk zirvesi, milli ideolojimizin özgürlük arzusunun uyanmasıdır. Uzun yıllar Sovyet imparatorluğunun esareti altında yaşayan insanların özgürlük sesini yükselttikleri ve egemenlikleri için cesaret gösterdikleri şanlı bir tarihtir bu.
20 Ocak olayları aynı zamanda Azerbaycan halkına karşı işlenen siyasi bir terör olarak değerlendirilmelidir. İşgal siyaseti ile Azerbaycan’ın egemenliğini boğan, örgütlü, Sovyet devlet ve hükümetinin önderi Mihail Gorbaçov’un bizzat kendisi olan Sovyetler Birliği Komünist Partisi’nin Azerbaycan halkına karşı ağır bir suç işlediği yadsınamaz bir gerçektir. 20 Ocak trajedisi, halk hareketini bastırmaya yönelik kötü şöhretli komünist ideoloji kisvesi altında eski emperyal iddiaları gerçekleştirmek içindi.
Azerbaycan’da işlenen bu vahşete karar veren SSCB’nin o dönemki lideri Mihail Gorbaçov, daha sonra, “Bakü’de olağanüstü hal ilan etmek ve oraya asker göndermek siyasi hayatımın en büyük hatasıydı” itirafında bulunmuştu.
Gorbaçov hata değil suç işledi ve SSCB Anayasasının 119. maddesini ve Azerbaycan SSC Anayasasının 71. maddesini ağır şekilde ihlal etti.
20 Ocak faciası dünya çapında Azerbaycanlıların örgütlenmesine yol açtı. Yaşanan trajediden sonra Sovyet İmparatorluğu Azerbaycan’da tüm ahlaki ve sosyal temellerini kaybetmiş, ülkenin bağımsızlığı fikri ülke çapında bir pratik haline gelmiş ve yeni siyasi tarihimizde ilk kez dünya Azerbaycanlıları yaşanan faciayı tanıtmak ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için farklı ülkelerde kendilerini örgütlemeye başlamışlardır.
20 Ocak 1990’da Azerbaycan halkı hürriyeti ve bağımsızlığı için çok sayıda şehit verdi. Ancak iradesi kırılmadı ve milli ruhu sarsılmadı. O katliam sırasında milli çıkarların korunması için canlarını veren, şehitlik mertebesine yükselen vatan evlatları, emsalsiz fedakarlıklarıyla milletimizin kahramanlık tarihine yeni bir parlak sayfa yazmışlardır.
20 Ocak faciası milletimize kutsal bir ant yeri vermiştir.
Bakü’de Dağüstü Park olarak bilinen alanda kurulan mezarlık ilk şehitlerini almış ve bugün Şehitler Sokağı, hürriyet ve bağımsızlığımız için canlarını feda edenlerin türbesi olmuştur.