Rumi takvime göre yeni yılın ilk ayından ismini alan “Kalandar” Karadeniz bölgesinde ve özellikle de Trabzon’da kutlanan kadim bir yılbaşı şenliğidir. Her yıl 13-14 Ocak günlerinde Kalandar geleneğine özgü kutlamalar yapılır. Kutlamada, özel kıyafetler giyilir, maniler söylenir, evler gezilir, çocuklar hediyeler toplar aynı zamanda elbette horon oynanır.
Karakoncolos, Kalandar Şenliği’nin ana karakteridir. Karakoncolos’un varlığı ve namı Türk ve Anadolu halk kültürünün yanı sıra birçok kültürde de yerini almıştır. Kışları dağdan inerek ortaya çıktığına inanılır, tüylerle kaplı korkunç bir yaratıktır, Karakoncolos. Ortaya çıkmak için kışın en soğuk anını bekler. Ortaya çıktığındaysa sokaklarda dolaşarak rastladığı kişilere, “Nereden geliyorsun?” , “Nereye gidiyorsun?” gibi sorular sorar. Kendisi hem geceleri ortaya çıktığından hem de eli yüzü kapkara, çirkin ve tüylerle kaplı olduğundan “kara” lakabını sık kullanır. Ona verilecek yanıtların içinde mutlaka “kara” kelimesi olmalıdır. Yoksa Karakoncolos elindeki koca tarağı alır, karşısındaki insana vurarak onu yaralar. Bu sebeple kış günleri evlerde bulunan büyük taraklar, kürekler ortadan kaldırılır, saklanılırdı. Anlaşılan o ki, inanışa göre Karakoncolos hem biraz muzip hem de korkunç bir yaratıktır. Aslında ne kadar korkunç görünse de onun zararsız olduğuna inanılır.
Kalandar akşamı olan 13 Ocak gününü 14’üne bağlayan gece Kalandar Sofrası kurulur. Masada; lahana sarması, mısır, mısır ekmeği, patates haşlaması, turşu kavurması, kabak tatlısı ve fındık olmazsa olmaz yiyeceklerdir. Aile bireyleri ve dostlar bir araya gelir ve bir kutlama havasında bu güzel yemekleri yerler.
Gelenekte, Kalandar akşamı çocuklar beraberce büyük bir mutluluk ve coşkuyla ellerinde torba veya poşetlerle dışarı çıkarlar ve evleri dolaşırlar. Evlerin kapısına ellerindeki torbaları asarlar ve zile basıp kaçarlar. Ev halkı da kapıdaki torbalara çocuklar için hazırladıkları hediyeleri koyarlar. Çocuklar hediyelerini aldığında mutlulukla şarkılar, maniler söylerler. Daha eski zamanlarda çocuklar, genellikle paraya çevirebilecekleri tahıl ürünleri toplar, ertesi gün de pazarda onları satarlardı.
Çanta atma geleneği de oldukça eğlenceli ve paylaşımcı bir gelenektir. Çanta atma geleneğini gençler yaparlar. Hava karardıktan sonra bir çantanın içine gençler kuruyemiş ve meyve başta olmak üzere, çeşitli hediyeler koydukları çantaya uzunca bir ip bağlar ve komşu evlerin kapılarını çalarlar. Komşular kapıları açtığında gençler, çantaları evin kapısından içeri atarlar. Ev sahibi ise çantadaki hediyeyi alır ve yerine kendi hediyesini koyar. Çantayı atan kişi çantayı ipiyle geri çeker ve o da ev sahibinden hediyesini almış olur. Çanta atarken tanınmamak çok önemlidir. Bunun için gençler farklı kıyafetler, kostümler tercih ederler. Ev sahibi zil çaldığında, “Kim o?” diye seslenince karşıdaki kişi, tanınmamak için sesini değiştirerek cevap verir. Bu sırada oldukça eğlenceli dialoglar yaşanır. Aynı zamanda “çanta atma” geleneği geçmişte sevgili ya da nişanlı gençlerin birbiriyle hediyeleşmesini sağlamıştır. Genç aşıklar, sevgililer Kalandar gününde sevgililerinin evlerine attıkları çantaların içine özel hediyeler koyarlar ve birbirlerine ulaştırırlarmış.
Kalandar sabahı, güneş doğmadan ev halkından birisi kalkar suyun uğur getirdiğine inanıldığından evin her tarafına su serper, evi güzelce temizler. Mısır haşlar, evdeki çocuklar uyandığında onlara yedirir. Yine aynı inanıştan aile büyüklerinin evlerine su taşınır, aile büyükleri ile aynı evde yaşanıyorsa onlara su ikram edilir. Bu gecenin sabahında denize bakmanın da uğur getireceği söylenir.
Ayrıca Kalandar ayının ilk gününde eve giren ilk misafirin uğur, bolluk ve bereket getireceğine inanılır. Bu sebeple, özellikle de Kalandar ayında ağırlanan misafirler evin şansını, huzurunu, güzel enerjilerini artırır diyebiliriz. Bu ayda rızık kapılarının açıldığına inanılır.
Kalandar Manileri
İşte birkaç Kalandar manisi;
“Kalandar gecesi devlet bacası,
Tasımı dolduran cennet hocası,
Doldurmayan cehennem hocası.”
“Kalandarcı geldi kalandarıya,
Gece gece geldi kapıya.
Eğer peynir vermezseniz,
Deynek vardır bu kapıya.”
“Karlanguş yuva yapar,
Karaağaç doruğuna,
Bizim kızlar dayanmaz,
Zemheri soğuğuna.”
“Kalandar soğuğunda,
Ya bakın kaldık dara,
Açın siz kapıları,
Biz geldik Kalandar’a.”
“Ne olursa alırız,
İşte geldik kapınıza,
Selam verdik yapınıza,
Selamımı almazsanız,
Daha gelmem kapınıza.”
“Kutlu olsun Kalandarımız!
Karalankuş fol yapar,
Karağaç kovuğuna,
Vay olsun bekarlara,
Kalandar soğuğunda.”