Ülkemden uzakta olduğum günlerde deprem haberiyle sarsıldım. Hepimiz sarsıldık. Gurbette yurduma dair güzel bir haberin iki kat büyüdüğü gibi, acının da büyüdüğünü bir nebze de anladım. Cansiperane koşan arama gönüllülerine, 10’a bölünen, adını sayamadığım bir çok gönüllüyü çatısı altında toplayan sivil toplum kuruluşlarına, onlarca güzel yürekli kardeşime can-ı yürekten teşekkür ediyorum.
Yıkıldık…
Bedenin uzuvları gibi insanlık. Bir yerde ağrı varsa her yerden hissedilir. Yıkıldık evet ama doğrulmak da yıkılmak da insanidir.
Elbet doğrulacağız birlikte. Gidenleri unutmadan, kalanlarla birlikte… Çünkü yaşamak böyle bir şey. Şair İsmet Özel’in dediği gibi; “Ölüyoruz demek ki yaşanılacak.”
Elbette ki acı taze olduğunda, genelde müspet paylaşımlar yapmak ve olası eleştirileri uygun bir zamana ertelemek gerekir, lakin; bazen de, “Demir tavında dövülür” diyen atalarımız gibi olumsuzlukları da usulünce dile getirmek insan olarak boynumuzun borcudur.
Sevgili dostlar…
Depremden günlerce sonra, mucizevi bir şekilde kurtulanlar için ne kadar sevinç duyuyorsak, acı bir biçimde hayatları sonlanan insanlarımız için de o kadar üzgünüz. Bir yanımız dayanmaya çalıyor, diğer yanımız göçük altında çırpınan kardeşlerimiz gibi çırpınıyor. Bu asrın büyük felaketinin yaralarını sarmak zaman alacaktır.
Bilim mi, ayet mi?
Yıllardır hatta yüzyıllardır süren bu tartışma yine gündemde. Bu soruya herkesin ayrı ve belki de çok keskin bir cevabı vardır. Benim cevabım ise şu! Hem bilim hem ayet çünkü; bilim de Allah’ındır! Bilmeyi bildiren de O’dur. Bilmeyi sevdiren de “O”.
Velhası-ı kelam; deprem kaderimizdir ve takdir-i ilahidir lakin bilimsel açıdan yapılan uyarılara kulak asmamak kader olamaz.
İmara uygun olmayan bir bölgeyi imara açmak kader değildir. Çimentodan, demirden, temelden çalmak kader değildir. Ev alırken, kapı tokmaklarına kadar ince ince düşünerek karar verilmesine rağmen, binanın depreme dayanıklı olup olmadığı araştırılmıyorsa kader sorumlu tutulamaz.
İnanan insan başına gelen her musibete karşı tevekkül halinde olmalıdır ancak ataleti tevekkül ile karıştırmamak gerek. Beceriksizlik, ihmakarlık, sorumsuzluk kader olamaz.
Her zaman verilen örnektir; arabayı çarpmak kazaya, hasarlı araçtan en az zararla çıkmak kadere (emniyet kemeri takmak suretiyle), tedbir aldığı halde can vermek ecele dahildir.
Takdir-i ilahi diyerek boyun eğeceksek, alınan tedbirlerin dışında kalan kısım için tevekkül ederiz. Allah’tan gelene amenna…
Milletimin başı sağ olsun. Geride kalanlara sonsuz sabır ve kolaylıklar diliyorum.
Bu derin kederin izleri kalacaktır mutlaka. Yine de önce ama önce çocuklar için, çocuklarımız için güçlü olacak ve toparlanacağız.
Söz konusu kullarsa, yaralarımızı saralım ve güzelce saklanalım ki; bizi bulup da yeniden yeniden yaralamasın hiç kimse…
Son sözüm yasal hakları kitaplarına uyduranlara olsun… Alev Alatlı hocamın dediği gibi; “Her yasal hak, helal değildir efendiler!”
Çok doğru tespitler… Milletimizin başı sağ olsun