“Asra yemin olsun ki muhakkak insan hüsrandadır. Ancak iman edip salih amel işleyen, birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler bundan müstesnadır.” (Asr Sûresi)
Bir Asr Sûresi okuması…
HÜSRANDADIR İNSAN
Uzun zaman olmuş… Çok uzun zaman olmuş, Senin rahmet dalından kopup, gurbet toprağına düşeli…
Gönlüm rahmetinden hiç kopmasa da, gurbeti hep memleket bellemişiz. Neden?
Nisyan ve ülfet nasıl da bürümüş gözlerimizi…
Nereden geldiğimizi unutup, ne kolay alışıvermişiz hem fani, hem mahdud dünyaya. Emanetleri nasıl da sahiplenmişiz küçük dağlarla beraber…
Yıllar geçmiş ne olup bittiğini anlamaya çalışırken…
Anladıklarımız cebimizde sıkışıp kalırken, anlayamadıklarımızın âlimi zannederek kendimizi, gaflete yoldaş olmuşuz. Bu yüzden mi tüm zamanlarda “insan hüsrandadır?”
Öyle ya! İman ettik etmesine de, salih amellerimizi vitrinlerde sergileyip panayırlarda meta ettik “Hakk”ı ve “Sabr”ı…
Önce bir keyfini sürelim, nasılsa daha çok zaman vardı önümüzde işe koyulmak için. Hep yarınlarımız vardı. Ah zaman! En çok yanıldığımız, en çok israf ettiğimiz, en çok güvendiğimiz zaman. Boşuna değil üzerine edilen yeminler…
Şimdi neresinden tutmalı zamanın? Hangi dünde kalan niyeti bulup amele dönüştürmeli? Dünler bulunur mu sahiden? Onlar çoktan geçmiş olmadılar mı? Gittiler yani.
Kâinatta zerre boşluk bırakılmamışken, boşa geçen yılları hangi boşluğa koyacağız? Bu pişmanlık sızısını hangi devayla savacağız? Başımızdan savmalarla dolu hayatımızda bir kerecik benimseyebilseydik kaderi…
Hüsrandayız işte! Zamanın sahibi olmasa, kimin haberi olur zarar-ziyanlarımızdan?
Uzun zaman geçmiş olsa da şimdi ümide sarılıp kalkma zamanı.
Çare belli: ‘Hakk’ın elinden tutup ‘Sabır’la ayağa kaldırmak geçen zamanı.
Kabirlerden nasıl kaldırılacaksa ölmüş bedenler, Âlemlerin Rabbi öyle diriltir ölmüş zamanları.
Vesselâm…