“Yıllar boyunca halkı gizlice izledikten sonra bu kadar çok kişinin adreslerini, dini ve siyasi görüşlerini, arkadaşlarının alfabetik listesini, kişisel e-posta adreslerini, kendilerinin yüzlerce fotoğraflarını, dakika dakika neler yaptıklarını anlatan durum güncellemelerini paylaşmaları bizi hayrete düşürdü. CIA için mucize niteliğinde bir gelişme. CIA için bu gerçek olan rüyadır!” diyordu CIA temsilcisi Christpher Sartinsky. Nitekim CIA’nin hazırladığı rapora göre 2004 yılından beri CIA, Facebook’un veri tabanını istihbarat için kullandığından bahseder. Hayret verici.(!)
Bu elbette sadece CIA’nin değil, FBI, NSA gibi istihbarat kurumlarının da yaptığı ve devletlerin işlerini kolaylaştıran harika bir veri toplama tekniği.
Bugün en az 1 milyardan fazla insan, Facebook uygulamasında hoşlandıkları şeyleri, ilgi alanlarını, siyasi görüşlerini, gezdiği yerleri, fotoğraf ve videolarını, arkadaşlarını, ailelerini, kişisel e-posta adreslerini, telefonlarını ve daha pek çok bilgilerini gönüllü olarak paylaşıyor. Bu bilgiler sayesinde istihbarat kurumları, sizin hakkınızda bilgi toplamak istediğinde sosyal medya hesaplarınızda küçük bir tur atıyor ve son kertede elde ettiği bilgilerle, sizi sizden daha iyi tanır hale geliyor. Biz buna kendi aramızda ‘stalklamak’ diyoruz.
Ancak bizim bir kullanıcı profiline bakıp stalklayabildiğimiz bilgiler sınırlı. Buna mukabil aynı kullanıcı hesabına bir istihbarat teşkilatı baktığında, durum çok daha farklı oluyor. Çünkü Facebook, Google, Yahoo gibi şirketlerin ABD istihbarat kurumları tarafından kullanılmak üzere tasarlanmış ‘özel arayüz’leri var. Yani bizler bir kişinin profilini incelediğimizde onun yaşamından bir kesit görürken, bu kurumlar bütün hayatına ulaşıyor.
Buradan şu sarih sonuç çıkıyor; Facebook’da her bir kimseyle arkadaş olduğumuzda, gönderiler paylaştığımızda, ‘beğen’ butonuna tıkladığımızda ve takibe aldığımız her bir hesapta aslında, ABD İSTİHBARATINA ÜCRETSİZ HİZMET EDİYORUZ!
Gerçekten süper bir güç ve hayatlarımızı saran dahiyane bir projenin içindeyiz. Nitekim bu konuda forbes.com’un editörü Micheal Noer, “CIA’nin 60 yıl boyunca yapamadığını Zuckerberg ile yaptığını” söylediğinde bir bildiği vardı.
Bu bilgiler bizim sıradan hayatlarımızı değilse de, mesela trilyon dolarlar ile iş yapan çok özel şirketlerin hayatını etkiliyor. Şüpheli sermayeler, para hareketleri, iş ilişkileri ve pek çok gizli bilgiler şimdiye dek gizli tutulmaya çalışıldıysa da, artık bütün hayatların gizliliği bir klavye tuşunda…
Dünyanın en büyük sosyal ağı Facebook’un, kullanıcılarının yazışmalarını filtreleyerek incelediği ve bu mahrem bilgileri FBI ve CIA gibi istihbarat kurumlarına servis ettiği ortaya çıktı. Bu artık sır değil. Ancak bunu yapan sadece Facebook mu ve bu sadece Amerika’da cereyan eden bir durum mu? Elbette hayır!
Çin’de en az 200 milyon kullanıcıya sahip ‘WeChat’ sosyal medya platformu da, bir başka su götürür bir uygulama. Nitekim ‘WeChat’ için de arkasında Çin istihbarat şirketi var deniyor.
Çin’in ilk milli sosyal medya uygulaması olan WeChat, WhatsApp’a benzeyen ve kullanıcı sayısı hızla artan bir sosyal medya platformu. Hu Jia, bu uygulamanın arkasında Çin istihbaratının olduğunu iddia ettiği ve hakkını savunmak istediği için Çin hükümeti tarafından 3 yıl hapse mahkum edildi.
Maalesef bu sosyal medya platformları, bütün bu hak ve sorumluluklara tek bir şey yüzünden sahip oluyor, BİZ! Nitekim her bir uygulamayı kullanmadan hemen önce ekrana ‘Hüküm ve Koşullar’ yazıtı çıkıyor. Oku oku bitmeyen ve çivi yazısını andıran bu sözleşme, indirdiğimiz her bir uygulamayı kullanmaya başlamadan hemen önce karşımıza çıksa da biz umursamıyoruz ve okumadan bir lahzada ‘kabul et’ tuşuna basıyoruz.
Bu yaptığımız aymazlık mı? Hayır! Şayet her hüküm ve koşulları okusaydık, hepsini okumak her yıl 1 ayımızı alırdı ve her yıl 180 saat harcamamız gerekirdi!
Filhakika bu hüküm ve koşullar, aslında bizim gizliliğimizi güvence altına almak ve sözde uygulamayı rahatlıkla kullanabileceğimizi garanti altına almak için!
Ancak ya gizliliği korumak değil de gizliliği ortadan kaldırmaksa amaç?
Emin değilseniz, yazının başına tekrar dönün.
Kim bilir? Çalınmış hayatlarımızın hırsızı, belki de bizizdir.