Hayatta her insanın dertleri vardır. Hiçbir insan dertsiz, mutlu bir şekilde yaşamaz. Kendini bir kalıba koyar mutlu olduğunu düşünür ve öyle yaşar. İnsanların geneli kendi dışında kimseyi düşünmez. Bu farklı dil, din, ırk hatta aynı din de ki insanlar için bile geçerlidir. Kendimiz mutluysak ya da bizim ülkemizde bir sorun yoksa dış etkenlere kendimizi kapatırız. Hepimiz için bu durumu söylemesem de genelde insanlar bu şekildedir. Deprem olur kimi insan yardıma gider. Hatta hiç tanımadığınız ülkeler bile bize yardıma gelir. Perişan oluruz, ders alırız. Bu dünyanın bir günde hatta bir saate bile yıkılabileceğini anlarız düşünürüz. Ama kısa sürer. Aradan çok değil bir ay geçsin insan yine unutur yine hiç ölmeyecekmiş gibi yaşar. Kendi için korkan, ülkesi için korkan insan; maalesef yine karanlığa gömülür. Başka bir olay olur. Deprem olan ülkeler sel olur. Can kaybı olur. Sel olmasına rağmen vatandaşlar su bulamaz ama insan yine ve yine şükretmeyi bilmez acıdır ki bu bizim genelimiz için geçerlidir. İnsana düşünmesi için rabbim diğer canlılardan ayıran şeyi yani akılı vermiştir. Fakat kullanmayı da verene şükretmeyi de beceremeyiz. İsyan etmeyi beceririz. Onca insan ülkesinde depremde yakınlarını kaybederken, soğukta çadırda yaşarken. Biz sıcacık evde yaşadığımız için şükredemeyiz.
En önemlisi ise, her Ramazan ayında ibadetlerini yapmasınlar, yapamasınlar diye canice, vuran öldüren saldıran pislikleri unutan bir milletiz biz. Onlar orada belki de esir altında yine camilerine gidip ibadetlerini, oruçlarını tutarken bizim burada hem onları unutmamız hem de hür olmamıza rağmen ne ibadet ne oruç bilmemiz bizim zaten sonumuzun helak olacağını ve yakın olduğunu gösteriyor. Kudüs Mescid-i Aksa her Ramazan dağılıyor. Kuran-ı Kerim, seccade, ve tespih gibi dinimizin en önemli araçları yerlere seriliyor ama insanoğlu görüp de ders almıyor. Bu bir cihattır. Buna sessiz kalan her nasıl olursa olsun benim gözümde Müslüman kardeşlerine acımıyor ve onların yaşadığı problemleri görmüyor demektir. Mescid-i Aksa Müslümanların evidir. Hep de böyle kalacaktır. Bunu yıkmaya çalışan her Ramazan yılmayıp saldıran, katleden pisliklerin kendilerinin hiç helak olamayacağını düşünmeleri onların sorunudur. Ama Rabbim öyle güzel ders vericidir ki hepsine derslerini çok yakın zamanda verecektir. Helak ettikleri gibi helak olacaklar. Kahrettikleri gibi kahrolacaklardır. Dönüşü yok, yıktıkları gibi yıkılacaklar. Az kaldı. İslam’ı yok etmeye çalışan bu pislikler bilmelidir ki İslam yok olmayacaktır. Bizler Hz. Adem (a.s.) soyundanız, Hz. Muhammed (s.a.v.) Efendimizin izinden gideriz. Bizler pes etmeyiz. Dinimize sahip çıkar gerekirse onun için ölmeye bile razıyız.
Kardeşlerimize yapılan zulümleri görmezden gelemeyiz, bir şeyler yapmamız gerekir. İlla gidin savaşın veya gitmeyen Müslüman haşa değildir tabii ki diyemeyiz. Ama cihatta sessiz kalmamak da cihattır. Paylaşın gidemiyoruz evet ama bu zulmü kapatmayın duyurun, gerek sosyal medyalarda gerek benim gibi mesleğiniz ile bir şekilde o zulme sessiz kalmadığınızı birkaç Müslüman da olsak hala helak olmadığımızı göstermek için duyurun hem de duyurabildiğiniz kadar. Son sözüm şudur ki bu, İsrail pisliği helak olmayacağını zanneder ama sonları yakındır. Helak olmayacağını zanneder ama helak olmaya yakın bir ordu, bir devletten başka hiçbir işe yaramayan, insan bile demeye bin şahit isteyen bir topluluktur.
Siz İslam’ı yok olacak sanmaya devam edin. İslam her zaman yeniden doğacak ve bu İslam’ı yaşayan insanlar sayesinde, susmayanlar sayesinde yeniden yeşerecektir. Siz inanmayanlar yaşayacağınız Allah’ın vereceği cezadan korkun! Tabi sizde korku, utanma vs. gibi duygular hala kaldıysa. Helak olacaksınız biz de bunu göreceğiz. İnandığımız, güvendiğimiz tek şey Müslüman kardeşlerimizin bir gün özgürlüğe ereceğidir. Dua ile susmayarak Allah’ın izni ile bunu susmayanlar olarak sağlayacağız. En önemlisi oradaki her şeye rağmen vazgeçmeyen Müslüman kardeşlerimize bakarak biz de ders alacağız.