Her yolumuz bahçelere açılsın…
Böyle bir dünyada kadın olmanın zorluğunu hepimiz az çok biliyoruzdur. Yürüdüğümüz yoldan emin olamamak, gece bir yere giderken telefonda birine ihtiyaç duymak, anahtar sesini duyurmaya çalışmak, koşar adım yürümek, kulaklıkla müzik dinleyememek…. Her gün defalarca kez bunlar gibi türlü zorlukla mücadele ediyoruz. İnsan özgürlüğü seven bir varlık olmasına rağmen kadın olmak ; bir nefes fazla alabilmek için savaşmak demek.
Kadın olmak; sokakta, kafede, eğlencede hatta bazen kendi evinde bile sürekli tetikte beklemek demek. Eş olmak, anne olmak, evlat olmak ve bir de bunların hepsini olabilmek için kadın olmak… Aile baskısı, toplum baskısı, doğum sancısı, yaşama kaygısı, annelik ic güdüsü derken bir ömür tüketiyoruz farkında olmadan. Yaşadığımız toplumun getirdikleri yüzünden bu haldeyiz diye düşünüyorum. Çünkü biz kadın olabiliyoruz ama insan olamayan tonla canlı var etrafımızda. Asıl mesela kadın olmak erkek olmak değil, insan olmak. Bunu anlamakta güçlü çekiyoruz. Üstüne üstlük erkek olmayı yücelik görüyoruz. “Kadınsın sen kadınlığını bil.” , “Kadın dediğin evinde oturur.” , “Kadnı dediğin öyle daracık kısacık elbiselerle sokağa çıkmaz.” , “Okuyup da ne yapacakmış, kocasına hizmet etsin.” , “Kadın başına yolculuk yapamaz.”…
Tonla “kadın” kelimesiyle başlayan aşağılayıcı cümleler varken ve bu cümleleri hiç utanmadan kurabiliyorken insan olmak mümkün mü? Kadın dediğin bunlarsa, insan dediğin nedir?
Yozlaşmış bir toplumun hiç gelişmeyen bu çirkin zihniyetini bir kadın olarak kınıyorum. Kadın olarak kendimi özgürce ifade edebiliyorum. Kadınım, çünkü benim de haklarım var. Kadın erkekten erkek kadından üstündür demiyorum. Eşitliğin olmasını dileyenlerdenim.
Hepimiz çiçek gibiyiz, yanlış kalp ve zihinlerde solmamamız dileğiyle…