Günümüzde evrensel bir ilgi odağı haline gelen Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, hümanist bir anlayış benimseyerek hem insana verdiği değerler ve hoşgörüsüyle hem de evreni kuşatan bir sevgi dilini benimsemesi ile oldukça sevilen ve saygı duyulan bir gönül ehlidir. O, insanı yalnızca dinî, ahlâkî ve tasavvufî boyutlarıyla ele almaz; kişisel gelişim ve değişim olarak da insanlara yol gösterici bir mahiyet üstlenir. Asırlar öncesinden bugüne, zengin bilgi birikimi ile derin konulardaki tavsiyeleri ve olağanüstü bir öngörüye sahip olması, onun ilim meclislerinde aranmasına, eserlerinin çokça okunmasına ve elbette gönüllere taht kurmasına vesile olmuştur. Sevgi ikliminde insanları farklılıkları ile değil aksine onları birleştiren bir görüş benimsemesi, Mevlânâ’nın gönlünün ne kadar da geniş olduğunu bizlere defaatle kanıtlamıştır.
Mevlânâ, yeniliklere açık olmayı, özgür düşünmeyi ve hayaller kurmayı çokça tavsiye eden bir ilim ehlidir. “Yeniyi istiyorsan eskiden soyun” (Mesnevî, II/1270) diyerek insanın gelişmesi ve ilerlemesi konusunda kısıtlayıcı değil, tam aksine o devrin hayat şartlarına göre oldukça çığır açan, iyiye, güzele, doğruya ulaşmayı teşvik eden bir bakış açısına sahiptir. Bağlı olduğu dinî ve ahlâkî değerler bu hususta yine onun bu esnek düşüncelerine engel olmaz şüphesiz daha da destekler:
“Ey köhnemiş sözlerle eskimiş şeyler satan!
Madem yepyeni bilgiden nasibin yok, çek git!”
Ayrıca değişim onun için kökten olmalıdır çünkü kökten değişim insanı hayvanî sıfatlardan arındırır ve ona ilahî bir biçim kazandırır. Yoksa,
“Tabiat mıhına kurumuş et gibi asılı kalan kişinin canı sebeplere bağlanmıştı… Bundan ötesini göremez.” (Mesnevî, IV/2380) Oysaki,
“Her nefeste dünya yenilenir. Fakat biz, dünyayı öylece durur gördüğümüzden bu yenilenmeden haberdar değiliz.” (Mesnevî, I/1144)
Böylece her değişim bir diğerini ve diğeri de ötekini değiştirmeye sebebiyet verir.
“Kâinata bakan gönül gözü, görür ki burada daima yeniden yeniye bozulup düzelen şeyler var.
Şu ten hırkasının iğnesiz, ipliksiz dikilmesinden ve bakırı altın yapan iksirden başka bir şey değildir. Sen, var olduğun gün, ya ateştin, ya yel yahut da toprak.
Eğer o hâlde ebediyen kalman mümkün olsaydı hiç sana bu yücelik nasip olur muydu?” (Mesnevî, V/787)
Gönüller ikliminin sultanına göre, iyi insan olabilmenin yolu ise nefsi, ilim ve gönül rehberliğinde çirkin vasıflardan arındırmaktan geçer. Unutulmamalıdır ki, insanı olgunluğa eriştiren vasıflar, manevî değerleri hazmetmekle mümkündür:
“Sürüden bir koyun yürüyüp dereyi atlayınca öbür koyunlarda birer birer o tarafa atlarlar. Sen de duygu koyunlarını sür, Tanrı yazısında (ovasında) yay, otlat.” (Mesnevi, II/ 3240)
Eğitime oldukça önem veren Mevlânâ, sanat ile haşrolan bir öğretmene ne kadar muhtaç olunduğunu, onların bilgisi ve ustalığı ile verilen eğitim ile ancak beceri ve kabiliyet sahibi olunabileceğini dile getirmektedir:
“Taşa altın ol demek beyhudedir ama bakırı altın ol dersen yeri var; bakır pekâlâ altın olabilir. Kuma toprak ol dersen acizdir, toprak olamaz. Fakat toprağa balçık ol desen bu söz yerindedir; toprak balçık olabilir.” (Mesnevî, III/ 2910) Ayrıca Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin de bir eğitimci olarak, insan ruhu üzerinde oldukça mühim ve etkili bir sanat dalı olan edebiyatı hususî olarak da şiiri bir eğitim aracı olarak benimsemesi, vermek istediği öğütleri de hikayeler vasıtasıyla iletmesi takdire şayan bir zarafet vasfıdır. Onun bu kutsal vazifeyi bu kadar ince düşünmesi, fevkalade ruhunun güzelliğini bizlere apaçık göstermektedir. Eğitimin amacı da bu bağlamda ruhu tezyin eden sevgiden yoksun kalmamalıdır.
“Biz de bir gizli ihtiyar vardır, iki şey gördün mü, artar, harekete gelir.
Hocalar çocukları döverler, hiç kara taş terbiye kabul eder mi?
Hiç taşa yarın gel, gelmezsen seni kötü bir suretle cezalandırırım der mi?
Hiç akıllı adam, bir toprak parçasını döver, bir taşı azarlar mı?” (Mesnevî, V/ 3005)
Sevgi ile gerçeği gören, doğruya ulaşan bir bakış açısı kazanmak aslında eğitimin özüdür. Yine gönül kazanmakta eğitimin özlerinden biridir.
Akıl ve gönül birbirini hem tamamlayan hem de birbirlerine karşıt iki unsur olarak, hem eski Divan şiirlerimizde hem reel hayatımızda oldukça ikilemde kaldığımız kavramlardır. Aynı zamanda da dengede tutulması gereken iki değerdir. Mevlânâ da eserlerinde akıl ve gönül/aşk karşılaştırmasına yer vermekte ve aşkın üstünlüğünü vurgulamakta. Gönül hazinesinde sevgi saklayan bir gönül ehli için aşk elbette vazgeçilmez bir olgu öyle değil mi?
“Aşağılık kişilerin bir şey öğretmesi toprak parçasına nakışlar yapmaya benzer a aç gözlü! Kendine aşkı ve bakışı öğret. Bu bilgi, taşa kazılan nakış gibidir.” (Mesnevî, V/3193)
Kendisinin, aklı da bazen övdüğü bazen yerdiği görülür. İnsanın değişim ve gelişim yolunda vizyon sahibi olması ancak akıl yoluyla sağlanır. O, gelişime açık olmayı, ilerlemeyi ve sonucu iyi kestirebilmeyi akıl yoluyla edindiğimize dikkat çeker. Akla ve bilgiye bu denli önem verir, cehaletin zararına işaret eder:
“Bilgiyle uyumak uyanıklıktır. Vay bilgisizle oturan uyanık kişiye.” (Mesnevî, II/39) Mevlânâ hazretleri bilgiyi, gücün sembolü olan Hz. Süleyman’ın mührüne benzetir. “Bilgiye sahip olan, dünyaya sahip olur; dünya bir bedene benzetilse, bilgi onun canı olur.” (Mesnevî, I, 1030) diyerek bilgili insanın gücüne teşbihte bulunur. Ancak bu gücü veren bilgi, insanın yaratılış sırrını anlamasını sağlayan, sevgiyle harmanlanan, yalnızca akılda değil gönülde de yer edinen bir bilgidir. Çünkü ilim, insanı Yaratıcı’ya yaklaştıran bir vasıtadır.
“İlmi eğer bedenine kullanırsan yılan olur, gönlüne kullanırsan sana yâr olur” sözleri ile ilmin ancak sevgiyle birlikte olduğu zaman insanlığa fayda getireceğini dile getirmektedir. Sevgiden nasip alan bilim, insana kendi vasfını öğretir, insanı olgunlaştırır, yüceltir ve Allah’a yaklaştırır. O yüzden Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin bütün eserleri özünde sevgiyi anlatır. Çünkü aşk, sevgi kainatın yaratılış sebebidir. İnsanın yaratılışındaki asıl gaye de Allah’ı tanımak ve sevmektir. Böyle bir sevgi dili ile bütünleşen insan adeta sevgi pınarına ulaşır ve o pınardan insanlara da yayar ve sevgiyi paylaşır.
Sevgi ile kalın,
Sevgili ile kalın.
Elinize emeğinize sağlık. Kaleminiz daim ve kavi olsun. Çok güzel bir yazı olmuş. Mevlâna ile ilgili bilgiler ve alıntılar şahane. Soluksuz okudum, Bittiğinde soluksuz kaldım resmen👏👏👏👏
Erdal bey müteşekkirim sağolun varolun, bir lahza olsun aşkla sevgiyle kalmak ve Sevgili ile olmak ümidiyle, keyifli okumalar diliyorum 🦋