Kış mevsiminin ilk ayı, tarihlerde tozlanmış bir günü tekrar canlandırmak adına, kutlanılan bir zaman evlilik yıl dönümü. İşte böyle özel bir günü tekrardan canlandırarak malum her kadının beklentisi olan ve her erkeğin hatırlamakta zorlandığı elzem bir gün… Bir de aradan on beş yıl geçti mi o ilk heyecanı yaşamak ne mümkün?
Sevgili eşim kıymetli eşim ve biricik eşim! Genelde böyle özel günleri katledecek, başka bir özel gün mutlaka çıkacaktır.
Yıllar geçerken kadınlar beklentilerini bir bir yıllar içinde öldürür. Erkek ise bir hata, iki hata derken yıllar içerisinde özel günlerin ustası olmuştur. Eşim bilardo oynayan ve bilardoyla aşk yaşayan muhteşem bir eş. Hoş ben de öyle geyşa ruhlu değilim! Yada tüm geyşalığımı eşimin hayatının önceliği olmak için çabalarken kaybettim.
Urfa’da böyle bir günde resmî turnuva düzenleniyor ve benim bu özel günüm güme gitti derken, eşim güzel bir otelde rezervasyon yaparak bana sürpriz yapmış. Ahh ne düşünceli eşim var ben de şükürsüzmüşüm. Hadi gene iyisin diyerek Urfa yolculuğuna değerli eşim ile başladık…
Arabada laylaylom şarkılar, dilimizde hatırlar mısınlar yolculuk sürerken, ben aklımın bir köşesinde peki turnuva ne oldu diye sorarken… Eşimin de iç sesi benden pek farklı değilmiş hani! Aman sağ salim şu günüde atlatsak normal hayat rutinine ben kendi dünyamda, eşim kendi dünyasında devam etse…
Haa! Bu arada aşk evliliği evliliğimiz! Tek taraflı aşk cehennem iken karşılıklı aşk nitekim dünyadaki cennettir. Ben Nuri’mi o Huri’sini bulmuşken, yıllar Nuri’yi dağ gibi kocaya, beni de dağların karı olan eşe dönüştürmüştür. Dağ karı taşımaktan yorulmuş ama kaderi de buymuş, ne yaparsın?
Ve vardık Urfa’ya Balıklıgöl, ciğer kavurma derken, geldik en özel günümü kutlamaya…
Bizim ki maçını oynayıp gelip, güzel bir gece geçirecektik Urfa sıra gecelerinde. 15 yıllık evliliğe bu dahi muhteşem bir armağandı! Ben otel odasında bozuk TV ve çalışmayan klima ile baş başa kalırken, sevgili eşimin bir an önce dönmesini bekliyordum…
Ve kapı çaldı kutlamalar başlasın, derken telefon da çaldı. Her turnuvada yenilen eşim sanırım yanında olmanın gücünden turu geçmiş ve ikinci tura kalmış ve rakibi kaybettiğinden tekrar maç yapacaktı.
Olsun dedim yarın gezeriz, saat on suları ve beklerken sessizlikte uyuya kalmışım. Tekrar kapı açıldığında saat gecenin ikisi ve sevgili eşim belki bana kıyamadığından, yada hışmımdan parmak uçlarında gelmiş odaya. Hiç ses etmeden…
Ve sabah kahvaltı faslı yaparken kısık bir sesle bir özür işittim! “Sorun değil aşkım bugün gezeriz” dedim. Meğer ikinci turunda geçmiş bir maçı daha var, kem küm ederek dudaklarından dökülüverdi…
Ben derin bir iç çekip, “Ben ne yapacağım?” dedim. “Az ilerde güzel bir AVM var, dilersen bir kaç saat orada takıl, benim maçım bittiğinde seninle gezeriz” dedi… Başka çözüm olmadığından ben AVM’ye, eşim maça gitti!
Saat 11 suları, gezmekten ve bir şeyler yeyip içmekten artık çatlayacaktım. Saat 6 suları ve değerli eşim hala yoklar.
Her kadın kızgınlığının acısını alışverişten alır, bir de kart eşine aitse… Bir nevi kendimce onu cezalandıracaktım beni ATM’nin bir parçası gibi hissettirdiğinden.
Saat sekiz suları muhteşem bir evlilik yıl dönümü kendime hediye almaya doyamadım. Ama gene açtım. Çünkü bazı duyguların maddi karşılığı yoktur. Dünyaları satın alsan gönüldeki eksik parçayı gene de dolduramazsın. Peki neydi bu eksik parça?
Gezmekse bir başıma olsa da gezdim. Harcamaksa limiti tükettim. Hiç bir şey doyurmuyordu, çünkü mutluluk bir kanatsa bir kanadım eksikti, uçamıyordum…
Değerli beyler, karşınızdaki insanı mutlu etmek istiyorsanız para değil, zaman harcayın. Zaman su gibi akıp giderken yüreğiniz de, çağlayan duygularınız da zamanla akıp gider. Ve durgun denizler ne fırtınanızla coşar, ne de kayalarınıza çarpar.
Sevmek hediyelere boğmak, iltifatlar yağdırmak, yada eli günü kıskandıracak bir hayat yaşatmak değildir. Rızkı Allah’ın elindedir. Ve sevilmek de sizin elinizde…
İşte böyle biraz buruk ve biraz da trajikomik, seyahat hikayemin yazılı tanıkları oldunuz.
Ve sevmek …… Boşluğunu da siz doldurunuz.
Benim dolmayacak hikayemdi…