Abdülhak Şinasi Hisar’ın babası Mahmud Celâleddin Bey ona en sevdiği iki büyük edebiyatçı olan Şinasi ve Abdülhak Hamit’in isimlerini sentezleyip vermiş. Mahmud Celâleddin Bey dergiciydi. 1881’de Hazîne-i Evrak dergisini çıkartıyordu. Dergi hakkındaki eldeki bilgilere göre cumartesi günleri yayınlanan bu dergi yaşadığı mali zorluklar nedeniyle sık sık ara verse de beş yıl boyunca fasılalarla 68 sayı yayınlanmıştır. Dergide İstibdat’ın uyguladığı sansür nedeniyle siyasi yazı yayınlanmadığı görülmüştür. Namık Kemal’in “hürriyet” imasından dolayı dergiye son verildiği düşünülmektedir. Bu dergi gençlere de yer vermekteydi. Genç Uşşakizade Halit Ziya da bunlardan biriydi. Dergide dönemin tanınmış simalarından Münif Paşa, Yusuf Kâmil Paşa, Samipaşazade Sezai, Nabizade Nazım, Abdülhak Hamid, Ziya Paşa, Muallim Naci, Recaizade Ekrem’in çevirileri, yazı ve şiirleri bulunur. Ayrıca kadınlara yer vermesi bakımından devrinin öncü dergilerinden biri olmuştur.
Hisar, varlıklı bir ailede büyüdü. Hayatı Boğaziçi yalılarında geçti. Bütün eserlerini o geçmiş günleri üzerine kurguladı. Geçmiş Zaman Edipleri’nde o eski İstanbul’u bakın nasıl tarif ediyor:
“İstanbul cemiyeti pek edebiyat meraklısı değildi. Edebi ve fikri kitaplardan ziyade, masallara benzeyen romanlar okurdu. Hayatlar, fikri ve kitabi olmaktan ziyade, manevi ve ruhi bir iklim içinde kalırdı. Şiirlerden ziyade şarkılar duyulurdu. Yazmaktan ziyade söylemek bilinirdi. Gönüllerin huzuru sayesinde, her tatlı bir hatıra, her güzel bir söz, öz bir şiir kıymeti alırdı. İstanbul cemiyeti eski ananelerine sadık kalır; herkes, İstanbul günler ve gecelerinin tiryakisi halinde, kendi izzeti nefsinin asaleti içinde, kendi terbiyesini korur, kendi dostlar ve akrabalarını kollar; kandil geceleri ve bayram günleri birer teselli ve birer vait halinde duyulur; herkes, başkalarının hatırını sayar; umumi adetlerde muhafazakâr, zevklerinde kanaatkâr olur; her zaman biraz hafiye korkusu duyardı. Maaş çıktığı günler, çocuk gibi, herkesin biraz yüzü güler; bazan, şehrin güzel semtlerinde, sevilen ahbaplarla birlikte, gezintiler tertip edilirdi.”
Galatasaray Lisesi’nde okudu. Recâizâde Mahmud Ekrem, Tevfik Fikret ve Ahmet Hikmet’ten dersler aldı. Bu lisedeki en iyi arkadaşları arasında Ahmet Haşim, Hamdullah Suphi ve Refik Halit gibi isimler vardı.
Hisar, Jön Türkler’lerle; özellikle Prens Sabahattin’le tanışmak için Paris’e kaçtı; fakat burada devrin ünlü yazar çizerlerin muhitlerine alıştığı için siyasi faaliyetlerde bulunmadı. 2. Meşrutiyet’in ilanıyla ülkeye döndü.
Abdülhak Şinasi Hisar, devrine göre aristokrat ve gayet zengin bir aileden geldiği için Boğaziçi yalılarında şaşalı bir hayat yaşadı. Eserlerinin ana teması olan geçmiş kavramının buradaki yaşamına duyduğu öykünme ve özlem olduğu söylenmiştir. Bu konuda onun özellikle Paris’te tanıştığı Marcel Proust’un Geçmiş Zaman Peşinde adlı eserinden etkilendiği belirtilir.
Hisar’ın Ahmet Haşim’le okuldan beridir süren iyi bir dostluğu var. Abdülhak Şinasi Hisar’ın portrelerini bir araya getirip Geçmiş Zaman Edipleri adıyla yayınlayan Necmettin Turinay eserin ön sözünde bu konuda şu tespiti yapıyor:
“Bilindiği gibi Haşim, Hisar’ın kendine en yakın hissettiği sanatçı!.. Yahya Kemal’den bile daha yakın! Galatasaray’dan arkadaşı ve ömür boyu dostlukları devam eden birisi. Belki bunda bir istisna düşünülürse, o da Ahmet Haşim’in, Piyale adlı şiir kitabını yayınladığı sırada birbirine küs olmaları. Dolayısıyla dostluğun derinliğine bakın ki, tam da o sırada Haşim, çıkacak kitabı Piyale’yi Abdülhak Şinasi Hisar’a ithaf etmek büyüklüğünü gösterir. Fakat bu ithaf, bir ilk değildir ki!.. Bundan önce de Haşim, bazı önemli şiirlerini Abdülhak Şinasi’ye ithaftan geri durmamıştır. Dolayısıyla Haşim’in kendi şiirini, en iyi ve en erken kavrayan kişi olarak Abdülhak Şinasi Hisar’a ayrı bir önem verdiği ortadadır. Çünkü Hisar, Mütareke yıllarında Göl Saatleri’ni yadırgayan çevrelere, bu şiiri izah noktasında adeta bir misyoner kesilmişti. Ayrıca bu şiirin edebiyatımız için yeni bir ufuk teşkil ettiğini ilk söyleyen o olmuştu. Bunun için de sayısız yazı kaleme almıştı. Haşim’in bir de İkdam ve Akşam gibi gazetelerde sürdürdüğü günlük yazı denemeleri vardır. Haşim’e bu imkânı sağlayan, gazeteleri kapı kapı dolaşarak Haşim’in oralarda bağlantısını kuran kişi, gene Abdülhak Şinasi’den başkası değildir. Yani Haşim’in nesirde de başarılı olabileceğini keşfeden, buna kendisini ikna eden kişidir Abdülhak Şinasi.”