Abdülhamid Han

Ahmet Furkan Demir 561 Görüntüleme Yorum ekle
13 Dak. Okuma

Sultan II. Abdülhamid Hân şüphesiz Osmanlı döneminde en önde gelen padişahlardan biri olup zekası, ileri görüşlülüğü ve otoritesi ile ön planda olmuştur.

Derin devlet bilgisi ve siyasi zekası ile “3 ay daha dayanamaz” denilen Osmanlı Devleti’ni tam 33 yıl boyunca yönetmiştir. Bu yönetim kimileri tarafından makbul görülüp kimileri tarafından da eleştirilmiştir.

Çocukluğunda askeri alandan ilim alanına, dil bilimlerinden fen bilimlerine birçok alanda eğitim almıştır. Arapça, Farsça, Fransızca dil eğitimleri almıştır.

Fransızca, Arapça, Farsça, Arnavutça ve Çerkezce olmak üzere 5 yabancı dil biliyordu.

Musuki ve hat sanatı alanlarında dersler alan Sultan Abdulhamid Hân’ın en sevdiği hobisi de marangozlukdu.

Ateşli silahlar konusunda da çok iyi olan Sultan Abdulhamid Hân’ın mermiler ile adını tahtaya yazdırdığı, madeni parayı havadayken deldiği ve çok usta bir nişancı olduğu söylenir.

Sultan Abdulhamid Hân, tarikat içerisinde bulunmuş burada İslam ilmine yönelik dersler de almıştır.

Kadiri tarikatına bağlı olduğu söylenen Sultan Abdülhamid Han, Abdulkadir Geylani Hazretleri’nin türbesinde de tamirat çalışmaları yaptırmıştır.

Padişah olduğu dönemde ekonomi alanında, sosyal ve kültürel alanda,eğitim alanında, askeri alanda ve benzeri alanlarda birçok icraat yapmış, bu zor dönemlerde ülkeyi ihya edecek konuma getirmiştir. Bu hizmetlerinden bazıları şunlardır:

  • Tıp, hukuk, ticaret, maden, güzel sanatlar, veterinerlik ve yüksek mühendislik fakülteleri açıldı.
  • Şam’da elektrikli tramvay hizmete girdi.
  • Hamidiye suyu ve Terkos suyu hizmete girdi.
  • Ziraat Bankası kuruldu.
  • Dört bir yanda demiryolu hizmete girdi.
  • Darülaceze hizmete girdi.
  • Birçok alanda fabrikalar kuruldu.
  • Telgraf ve telsiz istasyonları kuruldu.
  • Liman ve rıhtımlar inşa edildi.

Ekonomi alanında çok büyük icraatlar yapan Sultan Abdulhamid Hân, tahta çıktığında 270 milyon altın olan borcu 30 milyon altına indirmişti. Bir müddet daha tahtta kalsa tamamen bitireceği de söylenmektedir. İttihatçılar ise 30 milyona indirilen bu borcu 9 senede 400 milyon altına çıkarmışlardır.

Yönetime geldiği ilk andan itibaren Sultan Abdulhamid Hân’ın politikası kendisinden önce yapılan israflara son verip tutumlu davranmak olmuştu.

Tasarruf politikasını ilk olarak sarayda uygulamıştır.

Tüm hazine elinde olmasına rağmen kendinden bile kısması devlete ve millete ne kadar önem verdiğini ve ne kadar büyük bir vatansever olduğunu göstermektedir. Sırf devletin menfaati için her alanda öyle dikkatli öyle titiz harcamalar yapmıştır ki bu durum bazı kendini bilmezler tarafından “Pinti Hamid” olarak anılmasına neden olmuştur.

Askeri alanda da çok büyük hizmetler yapan Sultan Abdulhamid Hân ileri görüşlü olma özelliği ile Çanakkale Savaşı’ndan yıllar öncesinde o bölgede önlemler almış ve savaş döneminde tahtta olmamasına rağmen savaşın kazanılmasında çok büyük rol oynamıştır.

Sultan Abdülhamid Hân, düşman saldırısı ihtimaline karşı Çanakkale’ye torpil döşetmiştir.

Savaştan tam 18 yıl önce baş kimyageri Polonya asıllı Bonkowski Paşa’ya deniz savunması ile ilgili bir rapor hazırlattırmıştır.

Aynı şekilde 1890 yılında yani savaştan tam 25 yıl önce Çanakkale’de Anadolu Hamidiye Tabyası’nı inşa etti ve var olan tabyaların da yenilenmesini emretti.

Bunların dışında birçok askeri hizmet yapan Sultan Abdühamid Hân,Hamidiye Alayları’nı da kurmuştur.

Dünyada hedefe torpido atan ilk donanma da yine Sultan Abdülhamid döneminde yapılmıştır.

1880 yılında Türk tarihinin ilk organize istihbarat teşkilatı olan Yıldız İstihbarat Teşkilatı’nı kurmuştur. Abdulhamid Hân’ın hafiyeleri dünyanın dört bir yanına dağılıp müthiş bir istihbarat görevi görmüşlerdir.

Vatanın her bir karış toprağını canı pahasına koruyan Sultan Abdulhamid Hân döneminde her ne kadar direnilse de yaklaşık olarak 1.500.000 km² toprak kaybedilmiştir. Bu alan bugünkü Türkiye’nin iki katıdır. Sultan Abdulhamid Hân’dan sonra gelen ittihatçiler ise yaklaşık olarak 7.500.000 km² toprak kaybetmiştir. Bu alan ise bugünkü Türkiye’nin 10 katıdır.

Sultan Abdülhamid Hân döneminde kaybedilen topraklar çok görünse de yıkıldı denilen devleti 33 yıl daha yönetmiş ve beklenenden çok daha az toprak kaybetmiştir. Ondan sonra gelen ittihatçiler onun kaybettiği toprakların 5 katını kaybetmiştir.

ÖZEL HAYATI VE ÖZELLİKLERİ

Ulu Hakan çok zeki bir insan oluduğu gibi aynı zamanda çok ince düşünceli ve duygusal bir insandı. Kendisi henüz 10 yaşında iken annesi Tirimüjgan Kadınefendi’yi kaybetmesi ve yaşamında da kendi evlatlarından dördünün de çok küçük yaşlarda vefat etmesi sebebi ile özellikle öksüz ve yetim çocuklara karşı çok merhametli ve şefkatli bir insan olmuştur.

Kendisine suikast düzenleyen insanları bile affetmiş, ölümle cezalanmalarına razı olmamıştır. Tebaasında bulunan insanlara kömür ve erzak yardımı yapar, mezuniyet törenlerinde talebelere hediye kitaplar yollar, sünnet olan çocuklara da çeyrek altın gönderirdi. Çocukluk ve şehzadelik yıllarında kazandığı ve biriktirdiği kendi parasından da yardım amaçlı harcamıştır. Ermeni olan Onnik’i kendi imkanları ile takma bacağa kavuşturmuştur. Hayvanlara karşı da oldukça merhametli olan Sultan Abdulhamid Hân, Yıldız Sarayı’nda küçük bir hayvanat bahçesi kurmuştur.

Temizliğe her daim çok önem veren Gök Sultan, yaz kış fark etmeksizin her sabah soğuk su ile duş alırdı.Her daim yanında bulundurduğu Atkinson marka kolonyayı saat başı sürdüğü rivayet edilir.

Günde ortalama 15-16 saatini çalışmaya ayırır, erken yatar erken kalkardı.

Kızı Ayşe Osmanoğlu’nun verdiği malumata göre Sultan Abdulhamid Hân, sabah erken kalkar, sabah namazından sonra kahvaltısını hafif yapar kahvesini içer ve masanın başına geçip saat 11’e kadar resmi işlerle meşgul olurdu.

11.30’da öğle yemeğini yedikten sonra 15-20 dakika istirahat ederdi.

Daha sonra kâtip ve bakanları huzuruna kabul ederdi.

Uykudan uyandıktan sonra hoş havalarda bir müddet yürüyüş yapardı.

Kahvaltıdan sonra içeceği kahveyi kendi önünde pişirttirir öyle içerdi.

Gün boyu süren çalışmaları esnasında oldukça fazla sigara içtiği bilinmektedir.

Gayet düzgün ve düzenli çalışır, hafiyelerinden gelen jurnalleri hiç aksatmadan her gün okurdu.

Öğle yemekleri sade ve kuvvetli olurdu: çorba, et, tatlı ve meyve…

Sultan Abdulhamid Hân’ın yemekleri kilerci başının nezaretinde ayrı bir yerde pişirilir ve mühürlenirdi. Bu mühürler de yine padişahın gözü önünde açılırdı.

Pilav, paça, pirzola, süt ve yumurtayı çok severdi.

Geceleri sarayın tüm odalarında ışıklar yanar, Sultan Abdulhamid Hân’ın hangi odada yatacağını kimse bilmezdi. Bu gibi önlemler de suikast girişimlerine engel olmak için Sultan Abdulhamid Hân’ın evhamından kaynaklanmaktadır.

Kitap okumayı çok seven Sultan Abdulhamid Hân, özellikle polisiye romanları çok sever ve bu türde de en çok “SCHERLOK HOLMES” i beğenirdi .Geceleri yatmadan evvel okuturdu öyle uyurdu. Birçok polisiye romanda olduğu gibi Scherlock Holmes kitabını da Türkçeye çevirten ilk kişi Sultan Abdulhamid Hân’dır.

Dört kütüphanesindeki toplam kitap sayısı 10.000 kadardı.

Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’e (s.a.v.) ve ehl-i beytine derin bir sevgi ve hürmet besleyen Sultan Abdulhamid Hân, öyle ince düşünceliydi ki İstanbul-Medine Demiryolunu yaparken Efendimizin (s.a.v.) ruhaniyeti rahatsız olmasın diye raylar üzerine keçe döşetmiştir. Hz. Ali ve Hz. Fatıma’nın evlerini de tamir ettirmiştir. Aynı zamanda Şanlıurfa’da bulunan Halilürrahman’daki (Balıklıgöl) bütün cami ve mescitleri de tamir ettirmiştir.

Fransız Henri de Bornier “Muhammed” isimli bir tiyatro ile efendimize hakaret etmek istemiştir bunu duyan Sultan Abdulhamid Hân, İslam halifesi olarak bu olaya çok büyük tepki göstermiş ve bu durum Osmanlı ile Fransa arasında bir krize sebep olmuştur. Bu kriz sonunda Sultan Abdulhamid Hân bu tiyatronun oynanmasına müsaade etmemiş ve oyun hiçbir tiyatroda sahnelenmemiştir.

İslam’a ve İslam’ın nişanlarına son derece önem veren Sultan Abdulhamid Hân, hiçbir devlet evrağını abdestsiz imzalamamıştır.

Bu hususda mâbeyn başkâtibi Es’ad Bey, hâtırâtında şöyle demektedir:

“Bir gece yarısı, çok mühim bir haberin imzâsı için Sultan’ın kapısını çaldım. Fakat açılmadı. Bir müddet bekledikten sonra tekrar çaldım, yine açılmadı. ‘Acabâ Sultan’a emr-i Hakk mı vâkî oldu?’ diye endişelendim. Biraz sonra tekrar çaldım; bu sefer kapı açılarak Sultan, elinde bir havlu ile kapıda göründü. Yüzünü kuruluyordu.

Tebessüm etti:

“Evlâd! Bu vakitte çok mühim bir iş için geldiğinizi anladım. Kapıyı daha ilk vuruşunuzda uyanmıştım, ancak abdest aldığım için geciktim; kusura bakma!. Ben bu kadar zamandır milletimin hiçbir evrakına abdestsiz imzâ atmadım… Getir imzâlayayım!…” dedi.

Ve “besmele” çekerek evrâkı imzâladı.”

Abdestsiz vatan toprağına basamamasından dolayı da her daim yatağının dibinde teyemmüm tuğlası bulunduruyordu.

Sultan Abdulhamid Hân, dindar bir insan olup ibadetlerine de sıkı sıkıya bağlıydı. İbadetlerini vaktinde yapar ve aksatmazdı.

İsraftan nefret eder, israf edeni sevmezdi. Cömert bir insan olan Sultan Abdulhamid Hân, çok hayırsever bir insandı.

Boş vakitlerinde marangozhanesinde eşyalar yapar bunları satıp elde ettiği geliri fakir-fukara için harcardı.

Şahsına karşı birçok suikast düzenlenmesinden dolayı evhamlı bir yaşam da sürdüğü anlatılmaktadır.

Bu bağlamda şüpheci ve kesinlik isteyen bir yaşamı vardır. Bununla birlikte cesur ve korkusuz bir padişah olduğu da bilinmektedir.

FİZİKSEL GÖRÜNÜMÜ

Sultan Abdulhamid Hân uzun boylu,esmer tenli,uzun burunlu,ela gözlü ve hafif kıvırcık sakallı idi. Şehzadelik döneminde sakalsız ve bıyıklı, padişahlık döneminde ise uzun sakallı idi.

Vücudu gayet dinç ve atletikti. Zayıfa yakın orta kiloluydu ve iri kemiklere sahipti, bu da onu zayıf göstermezdi. Omuzları geniş ve öne meyilli idi hafif kambur şekilde dururdu. Uzun kollar ve kalın parmaklara sahipti. Alnı geniş ve çehresi uzundu.

Akıcı bir konuşma üslubuna sahip olan Sultan Abdulhamid Hân, gayet açık ve tane tane konuşurdu. Karşısındaki kişilerin kendisini saatlerce sıkılmadan dinledikleri söylenir. Ses tonu yumuşak olmasına rağmen sesi kalın ve gürdü.

OTORİTER YÖNETİMİ

Sultan Abdülhamid Hân’ın tahtta olduğu dönemde ülke dış devletlerin yoğun baskısı ve politik oyunlarına maruz kalmıştır. Sultan Abdülhamid Hân’da bu tip baskı ve oyunları otorite ile yenmiştir.

Özellikle devlet ve padişah aleyhine yayım yapan birçok mecmuayı kapatmıştır. Gazete ve dergiler kontrol altında yayımlanmıştır.Birçok tiyatro kapanmış birçok oyun sahnelenmemiştir. Burada Sultan Abdülhamid Hân’ın amacı devletin ve hilafetin prestijini korumak,dış devletlerin yerleştirmek istediği fitne ve fesatlara da yer vermemektir. Bu mecmualar rastgele değil, Sultan Abdülhamid Hân döneminde meclis tarafından kabul edilen “Basın Kanunu” ile kapatılmıştır. Bu kanunda yer alan maddelere aykırı davranan mecmualar kapatılmıştır.

ABDÜLHAMİD HÂN PİŞMANLIĞI

Özellikle edebiyat ve sanat camiâsından birçok isim tahtta olduğu dönemde Sultan Abdülhamid Hân’a karşı düşman olmuş ve aleyhinde eserler yazmışlardır.

Mehmet Akif Ersoy, Namık Kemal, Tevfik Fikret, Rıza Tevfik, Süleyman Nazif, Bediüzzaman Said Nursi gibi birçok isim Sultan Abdülhamid Hân’a muhalif olmuş ve o tahttan indikten sonra birçoğu pişman olmuştur.

Süleyman Nazif ve Rıza Tevfik bu konu ile ilgili şiir yazarak, Bediüzzaman Said Nursi’de ölmeden evvel Urfa’ya gelirken yolda Sultan’ın varislerinden helallik alarak pişmanlıklarını dile getirmişlerdir.

“Tarihler ismini andığı zaman
Sana hak verecek ey koca Sultan!
Bizdik utanmadan iftira atan
Asrın en siyâsi padişahına.”
(Rıza Tevfik Bölükbaşı)

“Padişahım gelmemişken yâda biz,
İşte geldik senden istimdada biz,
Öldürürler başlasak feryada biz,
Hasret olduk eski istibdada biz.”
(Süleyman Nazif)

Mehmet Akif Ersoy’un ise pişmanlık içeren herhangi bir şiiri ya da yazısı bulunmamaktadır. İçten içe bir pişmanlık yaşamışsa da bunu dile getirmemiş olabilir.

Sultan Abdülhamid Hân yaşadığı dönemde anlaşılmamış ve bazı konularda tenkit edilmiştir. Bu tenkitlerin bazıları haklı iken bazıları da iftiradır.

Sultan Abdülhamid Hân tahtta iken birçok hata yapmıştır lakin hiçbir zaman kendisine yapılan kötü yakıştırmaları hak etmemiştir. Bu yakıştırmaları yapanlar da daha sonraları pişman olmuşturlar zaten.

Bu konuda üstat Necip Fazıl Kısakürek, “Abdülhamid’i anlamak her şeyi anlamak olacaktır.” demiştir.

Allah bizlere de yalnızlığa terk edilmiş olan Sultan Abdülhamid Hân’ı anlamayı nasip eylesin.

Vesselam…


Kaynaklar:

  • Bir Mazlum Padişah : Sultan Abdülhamid ; Sebil Yayınevi
  • Georgeon Françios; Sultan Abdülhamid
  • Türk Dış Politikası Cilt II
  • Osmanlı’da Derin Devlet ve II.Abdülhamid
  • Babam Sultan Abdülhamid; Ayşe Osmanoğlu
Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Yazar
Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version