Acılarını kabul ederek başlamalısın asıl hayata. Bu başlangıç aslında senin baştan düşünüp güzel işler yapmana yarayacaktır.
Nitekim sen bu başlangıçtaki acıları asla kabul etmedin, ondan dolayı kaybetmek bırakmaz peşini.
Çünkü acılar bırakmayacaktı peşini, acılar onunla, o acılarıyla da barışık yaşamak ve düzenli yaşamak istedi, lakin bu olmayacaktı.
Acı insanı büyüten, geliştiren ve olgunlaştıran bir gerçektir.
Bizler acılarımızı yenmek acılarımıza yenik düşmemek için bazen dost, bazen arkadaş, bazen aileden bir ferdi kaybetmeyi göze alırız.
Nitekim bu düşünceler içerisinde olan bir insan kendi acılarına başkalarının acılarıyla kıyaslamaya başlar. Bu kıyaslama sonucunda aslında acılarını yenik düştüğünü farkında olmaz bu ise onu her daim bir toplulukta aciz bir şekilde gösterecekti.
Bir insanın acılarıyla barışık yaşaması zor bir durum değildi, çünkü zamanında peygamberler de çok acılar çekmiş ve bu acılarını Allah-ü Teala’dan başka hiç kimseye anlatmamışlardır.
Kimi zaman bu şekilde bir davranış toplum karşısında ya da inancı zayıf olan bir kişi karşısında saçma, gösteriş, sanki bir oyunmuş gibi düşündüler ama bilmediler asıl kazanan insan acılarını içinde yaşayıp ve acılarıyla büyüyendir.
Örnek vermek gerekirse;
Ben yaklaşık olarak 13 yaşındayken yaklaşık bir ay içerisinde öz amca mı, amcamın eşinin kız kardeşini, halamın büyük oğlunu babamın büyük amcasını kaybettim.
Evet zor bir durumdu elbet ama ailemin fertleri, kuzenlerim, yengelerim bizim o küçük yaşta acılarla tanışmamıza engel olmak istemediler, belki bir yanlıştı ama, bu onlar için bizim gelecekte acılarımıza yenik düşmememiz için bir düşünce biçimiydi.
Çünkü acılar büyüktür insanları başta da dediğim gibi, insanlar çok korkak varlıklardır her şeyi onların olmasını ister ama hiçbir şeylerden feragat etmek istemezler bu durum ise akıl karı bir iş olmayıp çok saçma bir durumdur.
Eğer ki acılarını büyüyen bir insanla karşılaşırsanız, şu sözleri kurun ona.
“Gerçekten yüreğinde acıya dair ya da acıyla birleşen bir korku var mı?”
Diyecekleri tek cümle vardır.
“Bizler acımızı seçmekte özgür değiliz. Bu yüzden ailemiz bize ve hayat bize acılarımızla yaşamayı öğretti.”
Herkesler doğumundan ölümüne kadar sevgiyi, aşkı, mutluluğu kendi elleriyle hazırlarlar.
Bu ilahi aşk olabilir, bu dünyevi sevgi olabilir.
Bu sevgiyi bu aşkı kendileri seçerler ama, şunu unuturlar ki; insanlar acılarını seçmekte özgür değillerdir.
Eğer ki insanlar acılarını seçmekte özgür olsalardı, dünya üzerinde hiçbir zaman mutsuz insan olmayacaktı.
Bundan dolayı da hiçbir kimse savaşmayı, emek vermeyi, çaba göstermeyi, istemeyecekti.
Sizler asla acılarınızdan kaçmayın acılarınıza sarılın unutmayın ki yüreğin bazen acıya da ihtiyacı vardır.
Nasıl sevgiye ihtiyaç duyuyorsak, acıya da ihtiyaç duyuyoruzdur.
Güzel hayal edip güzel savaşırsak eğer bize gelen acılar daha yumuşak olur ve bizler acılarla yaşamayı öğrenmiş oluruz.