Adalet neydi? Hak değil miydi? Hakkın gözetilmesi, haklı ile haksızın ayırt edilmesi, o hak dediğimiz şeyin haklıya iadesi değil miydi?
Maalesef günümüzde herkes her şeyi kendisine hak görüyor. Ama ta en başından öyle işliyor düzen. Bir düşünün… Anne karnındaki bebeğe kadar bu böyle değil mi?
Bebek anneyi düşünmez ve neye ihtiyacı varsa alır anneden. Annesinin vücudunda her ne buldu ise alır. Beslenir ve büyür. Sonra yeteri kadar büyüdüğünde dünyaya gelir. Ama yine bitmez annenin çilesi. Bebek ağlar. Annenin sütünü alır, uykusunu alır, sabrını alır özetle ömrünü alır. Ve kendinde buna hak görür. Ağlar. Benim annem der. Ama bilirsiniz ki konu burada kalmaz. Bebek büyüdükçe istekleri de artar. Kendinde gördüğü haklar da artar. Arkadaşları ile oynamak ister. Onlarla dışarı çıkmak ister. Aile buna karışmamalıdır. Çünkü bu çocuğun hakkıdır. Hanginiz duymadınız ki çocuklarınızdan; arkadaşlarım ile çıkmak benimde hakkım, sözünü. Ben şunu da istiyorum. O benim hakkım…
Konunun başına dönersek bu noktada insan denen varlık, daha ilk tohumu atıldığında karar verir bir şeylere hakkı olduğuna. Ve o sahip olunan haklar kişi büyüdükçe artarak gider. Bu noktada baktığımızda evet diyebiliriz aslında. İnsan olmanın gereğidir haklar. Ama ya sınırlar… Ya diğer insanların hakları…
Konu nedense diğer insanların haklarına gelince tıkanıyoruz. Sanki sadece kendi haklarımız olmalıymış gibi. Başkalarının hakkı olamazmış gibi. Hayatın her alanında kendimiz için adalet isterken, nedense aynı hassasiyeti diğer insanların hakları için gösteremiyoruz. Oysa hepimiz insanız ve insan olmamızdan kaynaklı haklarımız var. Üstelik sadece insanların mı hakları var. Ancak bu başka bir konu. Bizim burada temel konumuz insan hakları.
Hak dediğimiz şey herkes içindir. Koşul gözetmez. Adam ayırmaz. Hak herkes için haktır. Ancak burada bir konu daha var. O da bu hakların bir sınırı olup olmadığı konusu. Haklarımız var evet. Bunu biliyor ve kabul ediyoruz. Ancak bir kişinin hakkı nerede başlar ve nerede biter? İşte işler bu noktada biraz karışıyor gibi. Ya da şöyle diyebiliriz. Aynı koşullarda olan iki kişinin hakları aynı mıdır? Yani hak kişiye göre değişir mi? Adaletin çizgisi nedir?
Burada diyebiliriz ki hak haktır. Kişi ayırmaz. Koşul ayırmaz. En önemlisi de herkes bilmelidir ki bir kişinin hakkı diğer bir kişinin hakkının başladığı yerde biter. Yani haklarımız sınırsız değildir. Menfaatlerimiz doğrultusunda her şeye bu benim hakkımdır diyerek konuyu kapatamayız. Hak hepimiz için vardır.
Bütün insanların insan olmaktan kaynaklı olarak hakları olduğunu sanırım hepimiz kabul ederiz. Ancak bu noktada soru şudur ki; kişilerin hakkını kim dağıtacak? Güçlü olan hakkım dediğini alırken güçsüz olanın hakkını kim koruyacak? Adaleti kim sağlayacak?
Temel yargı o dur ki; Adalet Mülkün Temelidir. Bu mülkün idaresi ise devletlerin elindedir. Herkes için ve her koşulda hak yerini bulmalı diye düşünüyorum. Bu noktada ise insanlar yerlerini bilmedikleri, durmayı bilmedikleri için sorumluluk devletlere düşüyor. Adalet devletler eliyle dağıtılırken, korunması da yine devletlerin tekelinde oluyor. Yargı sistemi.
Aynı işi yapan insanlar aynı haklara sahip olmalı. Aynı sosyal konumdaki insanların da benzer hakları ve benzer sorumlulukları olmalı. Her çocuğun eğitim hakkı olmalı. Diğer çocuklar ile aynı koşullarda eğitim alabilmeli çocuk. Herkes ırk, milliyet, cinsiyet, yaş gözetmeksizin yaptığı eylem kaynaklı haklarını alabilmeli. Yargı sistemi de gerekli durumlarda bu hak dağılımına müdahale edebilmeli. Hiç kimsenin hakkı da emeği de görmezden gelinmemeli. Ancak ne yazık ki gerçek yaşamda hak dağılımı sözdeki gibi adalet ile olmuyor, olamıyor. Birilerinin hakları her nedense başka birilerini rahatsız edebiliyor.
Hak insan olmamızdan kaynaklıdır. Ve hak insan ayırmaz. Koşullara göre değişmez. Kişiye göre şekillenmez. Hak herkes için haktır. Tüm haklarımıza kavuşabildiğimiz, herkes için adil bir dünya dileğiyle…
Haklarınıza kavuşarak ve sağlıcakla kalın!..