17. Yüzyıl Mimarisi ve Barok Dönemi
17. yüzyılda ve İtalya’da bunun barok mimarinin dönemi olduğunu göreceksiniz. Bu çok erken bir mimari tarzdır, ama çok güzel bir tarzdır. Rönesans mimarisini alıp onu yeni bir teatral, heykelsi modaya dönüştüren Barok mimarisi, çok hayal ürünü, abartılı bir yapısal tasarım tarzı haline geldi.
Rönesans tarzına gelince, daha iyi durumdaki bir toplum için tasarlandı ve daha sonra barok mimari Roma Katolik Kilisesi’nin ilgi odağı haline geldi. Işık, gölge ve renk yoğunluğuna yönelik kaygılar vardı ve Barok, dünyevi ifadesini önce Fransa’daki, ardından tüm Avrupa’daki büyük saraylarda buldu.
Chateau de Maisons’un hala Fransa’da olduğunu ve barok mimarinin büyük bir parçası olarak bilindiğini unutmayın. Barok mimari eserlerin en ünlülerinden biri Roma’daki Aziz Petrus Bazilikası’dır. Vatikan Şehri’ne gelince, onun en güzel şehirlerden biri olduğunu göreceksiniz. Yüksek kubbesiyle Roma siluetinin dikkate değer bir özelliğidir. Barok yapılar söz konusu olduğunda hem süslemeler hem de ihtişam açısından görkemli olabileceğini göreceksiniz. Barok Avrupa’ya yayıldıkça, sonunda Avrupa Sömürgeciliği görünümüne büründü. İngiltere’ye gelince, bu tip mimarinin en güzel İngiliz örneklerinden biri Londra’da bulunan Greenwich hastanesidir. 1694 yılında denizciler için Kraliyet Deniz Hastanesi olarak kurulan Greenwich hastanesi, Kral William ve Kraliçe Mary onuruna boyanmış Barok Boyalı Salonuyla ünlüdür. Şapelde barok mimarinin sadece sanat ve dekorda mevcut olmadığını, aynı zamanda altın boyalı tavanlarıyla da tanındığını aklınızda tutmak isteyeceksiniz.
Adobes ve Antik Mimari
Kerpiç mimarisi en eski yapılardan bazılarıydı. Gübre, saman, kum ve kil gibi doğal malzemelerden yapılan bu tür yapılar. Kullanılan başka malzemeler de var. Kerpiç tuğla haline getirilir. Daha sonra tuğlalar koçan ve hatta kerpiç tuğlalar gibi güneşte kurutulur. Yapılar son derece dayanıklı hale gelir. Yazın serin kaldıkları ve kışın ısıyı çok yavaş saldıkları için çoğunlukla sıcak ve kurak iklimlerde kullanılırlar. Aynı karışım, samansız olarak, kurutulmuş kerpiç tuğlaların bir yapı oluşturacak şekilde bir araya getirilmesinde harç olarak kullanılır. Ayrıca ıslak aylarda koruma sağlamak amacıyla sıva olarak kireç bazlı çimento kullananlar da var.
Kerpiç tuğlaların kalınlığı mimaride anahtardır. Sıcak aylarda yapıyı serin, soğuk aylarda ise sıcak tutacak şey budur. Adobe’den şimdiye kadar inşa edilen en büyük yapı Bam Kalesi’ydi. Ancak 2003 yılındaki depremde ciddi hasar gördü. Peru’daki Huaca del Sol, 100 milyondan fazla imzalı tuğladan oluşturulan bir başka büyük kerpiç yapıdır. Dünyanın en büyük kerpiç mimarisi M.Ö. 500’den kalmadır ve Arg-e-Bam’ın kalesi olarak bilinir.
Bam Kalesi’nin alanı 180.000 m2 olup, etrafı 6-7 metre yüksekliğinde, 1815 metre uzunluğunda, tamamı Adobe’den yapılmış surlarla çevrilidir. Şehrin kapıları kapatıldığında hiçbir insan veya hayvan içeri giremiyordu. Burası kendi kendine yeten bir şehir ama şehrin her yerinde bahçelere ve sığırlara erişimi var. Kerpiç mimari söz konusu olduğunda, yapının üzerine çatı yerleştirilmesi biraz farklıdır. Çatıların ahşap veya metalden yapılmış olduğunu, ancak yapının üstüne kurutulmuş kerpiç tuğlaların yerleştirildiğini ve çatıda yerinde kalması için sıvandığını göreceksiniz.