Affetmek, kendimize sunduğumuz bir armağandır. Başkalarının bize bağlandığı kirli bir ipi söküp atmak, üzerimizdeki ağırlıktan kurtulmak ve onları bize karşı duyduğu hastalıklı duygudan kurtarmaktır. Onlar varsın kendilerine iyilik yaptığımızı zannetsin, ancak biz asıl iyiliği kendimize yaparak ruhumuzu bu bağlardan kurtarmış oluruz. Kimse, hayatını kirli ipler yumağında yaşamayı istemez ve herkes temiz bir geleceği hak eder.
Affetmek bir nevi geçmişin tozlu raflarını da üflemek gibidir. Toza dumana bulasa da hayatımızı, bir süre sonra o tozların uzaklaştığını ve rafların parladığını görmek bizi hafifletecektir. Anımsandıkça bıraktığı izlerin yerini kaşımak gibidir affetmemiz gerekenler ve affetmedikçe derinleşir o yaralar. Hayatımızı yaraları derinleştirmek üzerine değil, kabuk tutmasına yardım edip iyileştirmek üzerine kurmalıyız. Hata insana mahsustur ve hata yapmayan insan yoktur. Önemli olan bu hataların farkına varmak, varsa telafisini yapmak, yoksa kabullenip yolumuza bakmaktır. Hataların da birer tecrübe olduğunu unutmamalıyız. Başkalarının bize karşı yaptığı hatalar bizim kontrolümüz dışında olmakla birlikte bunu ne kadar içselleştirirsek, kendimize hayatı o kadar zehretmiş oluruz.
Affetmek, özgürlüktür. Tek tek çözmektir geçmişte yaşanmışlıkların düğümünü. Kalbimize çöreklenmiş o ağırlıktan kurtulmak, ruhumuzu kanatlandırmaktır. Çürümüş iplerle bağlı yorgun yaşanmışlıkları salıvermektir rüzgârlara. Geçmişin kirinden pasından arınmak, sağlam adımlar atabilmektir yarınlara. Sırtımızdaki küfeye yenisini eklemeden, yaşamı kendimize ağırlaştırmadan, takılmadan çalılara, yüzünü dönebilmektir şefkatli aydınlığa. Sonra versin kolunu bulutlar, dans edelim alabildiğine.
Bize karşı yapılan bir yanlışı affetmekle onlara yeniden bu yanlışı yapma şansını vermek aynı şey olmamakla birlikte, bundan sonra nasıl yol alınacağı da bir tercihtir. Kimse deneme tahtası değildir ve kimsenin hayatı bir başkasının hayatından değerli değildir. Tekrarlanan hatalar dizinini affetmek üzerine kurulmamalı hayatımız. Ne karşımızdaki bizden daha akıllıdır ne de bizim ona göstereceğimiz tolerans sonsuzdur. Affedin, ancak bunun tekrarına izin vermeyin. Size karşı sürekli hata yapan insandan da bir an önce uzaklaşın.
“Özür dilemek erdemdir,” sözüne ne kadar katılsam da kendini özür dileyecek pozisyona sokmak da o kadar ahmaklıktır ya da bir çeşit kurnazlıktır. ‘Nasıl olsa özür dileyince beni affeder,’ zihniyeti kurnazlık olarak kendini gösterse de ‘Özür dilerse affederim,’ zihniyetine verilmiş bir cevaptır. Özür dilemeye alışmış kişileri ancak ne kadar hata yapılmış olursa olsun özür dilemeyi bekleyecek kişiler tamamlar. İstemeden yapılan hatalar karşısında özür dilemek, tabii ki erdemdir. Ancak bu durum, istisnaidir; devamlı yapılan hata, hata değil kasıttır. Bize düşen affetmek olsa da ona bir daha bu fırsatı vermemek de bizim kontrolümüzde olmalıdır.
Bazı insanlar çevresi tarafından idare edilmek üzere hayatını konumlandırmıştır. Sürekli başkalarının üzerinden geçinir, saldırgan denetleyicidir ve çevresindekilere ültimatomlar verir. Bu gibi kişilerin çevresinde genellikle asosyal, özgüveni eksik ve yalnızlıktan sıkılmış, kendi hayatının kontrolünü elinde tutamayanlar yer alır. Hayatlarını idare edilmek üzerine kuranlar sürekli hata yapar, eksik yapar, yanlış yapar ve çevresinden idare edilmeyi bekler, özür dilese de dilemese de. Onun bu hastalıklı yaşantısını tamamlayanlar yine çevresindeki hastalıklı hayatlardır. Kimse sırtında bir çantayla doğmaz ve kimseyi olmayan bu çantada taşımak zorunda değildir. Yalnızlıktan korkan bir insan ne kadar taviz verse de kendisinden, kişiliğini ortaya koymadığı ve net tavrını belli etmediği sürece elbet bir gün yalnız kalmaya mahkûmdur.
Affetmek bizi biz yapmalı, kirlenmişliklerden arındırarak salt kimliğimizle bütünleştirmeli. Herkes için hayatta en değerli varlık önce kendisidir. Kendi iyi olmazsa, etrafında en yakınları dâhil kimse kalmaz. İçindeki çocuğa “Yalnızsın,” dedirtip yalnızlıktan delirtecek kadar yalnızlaşır. Öncelikle beden ve ruh sağlığımıza iyi bakmalı, kendimizi mutlu kılacak yollar aramalıyız. Şunu çok iyi bilmeliyiz ki, bedensel ve ruhsal anlamda iyilik durumunda ve mutlu bir insan olabilirsek; etrafımızda bize saygı duyan, bizi seven ve yalnız bırakmayan bir kitlenin vazgeçilmezi olmamız kaçınılmazdır.