Ağacın Ah’ı

80 Görüntüleme
2 Dak. Okuma

Bir ağaç gördüm; çekirdeğini çatlatıp topraktan süzülerek binbir mihnetle dallanıp budaklanmaya çalışan… Bir ağaç; uzanan dallarını yapraklarla donatıp o kutlu göreve hazırlanan… Bıkmadan, usanmadan güneşi emip suyunu içen, nazlı rüzgârlarda usulca dans eden… “Nedendir bunca külfet?” diyenlere bir gün tatlı mı tatlı meyvesini gösterip, “İşte buna! Onca emek, onca külfet buna!” diye gülümseyen bir ağaç gördüm. Günbegün sevgiyle besleyip büyüten, ballandıran…

Bir deniz gördüm; canından can koparıp “ırmak” der adına. Bilmediğini bilsin, görmediğini görsün der, dolaştırır âlemi. Bir ucundan tutar da izin vermez solup kurumasına.

Bir dağ gördüm, dimdik ayakta. Yuva olmuş kurda, kuşa; toprağıyla, taşıyla, yeşilin her tonuyla… Bir dağ gördüm, öyle sapasağlam, bereketli; bir vatan, kuşundan karıncaya kadar…

Sonra güneşi gördüm; her sabah dağa, taşa, toprağa, solgun ayçiçeklerine, üşümüş yüreklere sıcacık gülümsemesiyle can veren… Her gün, hiç usanmadan tüm evreni kucaklayan…

Yağmur gördüm; solgun toprakları görüp gözyaşlarına boğulan, binbir çeşit yeşile hayat veren…

Düşündüm, emek dedim, şefkat dedim, sevgi dedim… Bir “ah” çekip önlerinde eğildim. “Anne” dedim. Bildiğim hiçbir harf anlatmama yetmedi, sustum.

Ve bir gün; ağaca küsen meyve gördüm, denize küsen ırmak… Bir kuş gördüm, dağa küsüp eteklerinde artık kanat çırpmayan… Güneşten yüzünü çeviren ayçiçeği, bulutlara gönül koyan topraklar, yeşiller gördüm… Ağladım.

Meyve çürüdü, nehir kurudu, ayçiçeği soldu, kuş öldü.

Ağaçlar, denizler, dağlar, güneş, yağmur “AH” çekti, ben ağladım…

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Şair
Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version