Ahlakını sorgulayan var mı? Ya da ahlaksız olduğunu itiraf edecek kadar dürüst biri? Kimse ahlaksız olduğunu kabul etmez. Erdemden yoksun davranışlar göstereni kınarız, eleştiririz. Tüm bunlar, bizim dışımızda olan şeylerdir.
Ya karşımıza geri çeviremeyeceğimiz bir namussuzluk fırsatı çıkarsa? Hala namusumuzla övünmeye devam edecek miyiz?
İnsanoğlunun en büyük açmazlarından biridir bu. Kırılan kalpler, biten dostluklar, evlilikler… Aslında çoğu bununla ilişkilidir. Tabiatı gereği savunmaya ya da karşı tarafı suçlamaya girişir insan. Yaptığı davranışa nedenler arar, bahaneler bulur. Kendini haklı çıkaracak sebepleri mutlaka vardır. Biraz vicdanı olan insan için yatağına yattığında kolayca uyuyabilmek için kaçınılmazdır, bu. İçimizden kendini sorgulayacak kadar cesareti olan akıllı insanlar da çıkar. Bunların vicdansızları, sorgulasa da rahatını bozmaya değer bir şey bulamaz. Vicdanlıları ise genellikle uyku sorunu çeker. Aynaya kendine bakmaktan utanır. Ama çoğu yine de yapacağını yapar.
Evcil hayvanlara büyük bir sevgiyle sarılıp hayatına çak az insan alanların çoğu, bu ahlaksızların kurbanlarıdır. İnsanlara nefret ve güvensizlik arttıkça hayvanlara şefkat ve muhabbet de artar. İnsandan kaçıp inzivayı seçenler, yıllar içinde darbe yedikçe kendini doğanın kucağına atanlar; onları dinleseniz çoğunun acıklı öyküleri vardır. Peki bu insanlar pür-i pak mıdır? Yani bütün ezilenler, mazlumlar; bizde şefkat ve acıma duygusu uyandıran ihtiyarlarımız? Onların karşısına namuzsuzluk yapma fırsatı çıkmış mıdır? Çıkmadan bilebilirler miydi?
Akıl, bütün canlılar içerisinde yalnızca insanoğluna bahşedilen bir lütuftur. Bu akıl sayesinde yaşarken şahit olduğumuz ne mucizeler meydana getiriyor insanoğlu! Yine bu sayede ne büyük alçaklıklar içinde bulunabiliyor! Savaşlar, acımasızca katledilen insanlar, çocuklar, bebekler… “Ülkemizin çıkarı için, vatanımız için” dedikleri zalimliklerini örtbas etmek amacıyla kullandıkları zavallı argümanlarla binlerce insanı gözünü kırpmadan öldürebiliyorlar. Hatta daha da ileri gidip dünya barışı için insanları katlettiklerini bile söyleyebiliyorlar. Barış için savaş! Ne ulvi bir gerekçe! Savaşmak dışında gerçekten bir çare olmadığına inanmamızı istiyorlar. Algı operasyonlarıyla aklımızla oynuyorlar. Bu sadece büyük devletler için mi? Bir yaşlı çiftçi, bir karış toprak için kardeşini boğazlamıyor mu? Çok sevdikleri ana babaları ölünce, öncesinde mutlu mesut yaşayan kardeşler, ana babalarının kemiklerini sızlatmak uğruna miras için birbirine düşman kesilmiyor mu? Yoldan geçen yüz kişiye, karşılaştığınız ya da tanık olduğunuz bu tür ahlaksızlıklarla bir örnek verir misiniz, diye sorsak bir kişiden bile onlarca hikaye çıkar.
Sözün kısası dostlar, karşısına geri çeviremeyeceği bir ahlaksızlık fırsatı çıkıncaya kadar kimse, namusuyla övünmesin, derim.