Kendisiyle ortaokul yılarında ismen tanışıklığım var, ancak onu ciddi anlamda keşfetmem bundan üç-dört yıl öncesine dayanıyor.
Türk klasiklerine olan merakım her daim olsa da bilhassa Osmanlı döneminde yazılmış eserleri, dillerinin Osmanlıca ve Farsça sözcüklerden arınmamış olması sebebiyle anlamakta zorlandığım için o dönemin yazarlarının kitaplarını okumak hep ertelediğim bir şey olmuştu. Ama sağ olsun kim düşünmüşse düşünmüş pek çok kıymetli yazarın eserleri Türkçeleştirilip bir de üstüne sadeleştirilince lezzetine doyulmaz tatta okunabilir hale gelmiş. Fırsattan istifade ben de merak ettiğim Ahmet Mithat Efendi’nin kitaplarını alıp sırayla okumaya başladım.
Ahmet Mithat Efendi’nin bence başyapıtı olan Çengi’yle başlamak diğer eserlerinin o kadar güzel olup olmadığıyla ilgili endişe oluştursa da her birinde farklı bir roman tekniğiyle karşılaşınca kalemine hayran oldum.
Özellikle Türk Edebiyatı’nın ilk cinayet romanı özelliği taşıyan Esrar-ı Cinayat bambaşka bir nitelikteydi. Çünkü bizler Osmanlı’da sadece saray içi yapılanma, padişahlar, şehzadelerin eğitimi, savaşlar gibi konulara eğilmişken halkın nasıl yaşadığı ile hiç ilgilenmemişiz. Tarihin Osmanlı saray eşrafından oluştuğunu zannetmişiz. Halbuki Çengi’de, Esrar-ı Cinayât’ta, Felatun Bey’le Rakım Efendi’de, Çingene’de, Dürdane Hanım’da ve diğerlerinde önemsenmemiş bir halk hayatı var. Halkın gözüyle Osmanlı’yı hissetmek bambaşka bir tecrübe.
Dönemin edep ve ahlak anlayışı, giyim tarzı, memuriyet ve esnaflık gibi iş ve çalışma dünyası, aile yaşamı hakkında epey bilgi ediniyorsunuz. Sadece Ahmet Mithat Efendi’den değil Tanzimat dönemi öncesi ve sonrası çoğu yazarın toplumsal bakış açısıyla yazılmış, mesaj verme odaklı hikâye ve romanlarından etkilenmemek mümkün değil. Üstelik bu eserlerin nerdeyse tamamının Osmanlıcadan Türkçeye çevrildiğini, her sözcük ve tamlamanın karşılığı olmadığını bilmek belki dilbilimcileri heyecanlandırır.
O dönemin yazarları da kendilerinden önceki yazarlardan etkilenmiş, onların tekniği ve hayal güçlerinin etkisinde kalıp bizlere şahane eserler bırakmışlar. Umarım bizler de onlar gibi damakta tat bırakan, okuru içine alıp bambaşka dünyalara gezintiye çıkaran, aynı zamanda toplumsal mesajlar vermeyi başarabilen yazarlardan oluruz.
Sevgiyle kalın…