Ailenin Gölgesi

Kadriye Osmanoğulları 565 Görüntüleme Yorum ekle
6 Dak. Okuma

Aile olma biyolojik ve psikolojik insanların birbirleriyle bağ kurmasıdır. Biyolojik bağ anne, baba, kardeş olarak kan bağı şeklinde oluşmuş ailedir. Psikolojik olarak ise akıl, ruh ve kişilik olarak insanların kendilerini birbirine yakın hissetmesidir.

Evlilik ise aile kavramını somutlaştırmaktır. Sorunsuz, hiçbir ilişki ve aile yapısı yoktur. Önemli olan sorunları çözebilmektir.

Tartışarak, konuşarak, istişare ederek sorunları çözüme ulaştırabiliriz. Bir masanın iki ayağı sağlam ve iki ayağı çürük ise masa ayakta durmaz. Dört ayağın da sağlam olması gerekir.

Evliliklerde aile yapısı, kültürel yapısı ve düşünce yapısının bir birine uyumu evliliğin sürekliliğini sağlayan faktörlerin en başında gelir. Türk aile yapısında, genelde ilişkilerde sorun çözmek yerine sorunun üzerini örterek ve erteleyerek daha büyük sorunları ortaya çıkartırız.

Tartışma, barışma ve sevişme olarak sorunu çözdüğümüzü düşünür, bir sonraki çıkacak soruna kadar erteleyerek daha daha büyük sorunları ortaya koyarız.

Peki ne yapmalı?

Bu döngüyü tartışma, çözüm, barışma ve sevişme olarak dört ayak şeklinde ilerlersek evliliklerde yıllara daha çok sağlam basarız.

Bir evlilikte partnerinizden ne beklediğinizi düşünürken ve söylerken şu yöntemi uygulayabiliriz. Örneğin, bir A4 kağıdını ikiye bölerek bir tarafa “eşimden ne bekliyorum” diğer tarafa ise “eşim benden ne bekliyor” diye sorduğumuzda belki de hiç bilmediğimiz yönlerimiz ortaya çıkartarak ve orta yolu bularak sorunlarımızı çözüme ulaştıracağızdır.

Hiçbir birey her zaman mutlu olamaz. Böyle bir beklenti hayatım döngüsüne ve dengesine terstir. Hayatın kuralları, inişleri ve çıkışları vardır.

Monitöre bağlanan bir canlı kalp gibi düşünelim insanı, zikzak çizgileri bizim hayatta olduğumuzun en büyük kanıtıdır. Monitör çizgileri ne zaman düz olur? Öldüğümüzde… İnsan da böyledir, hep mutlu olamaz! Hep de mutsuz olamaz. Çalışmayan bir araba kolay kolay arıza yapmaz ama çalıştığında da bekleye bekleye artık işe yaramaz, tamir ister, su ister, yağ ister, yakıt ister ve böyle böyle araba ilerler. İnsan da böyledir, üzülür, sevinir, ağlar, sorun yaşar, kaybeder, kazanır, bu hayatta olduğumuzu gösteren en önemli kanıttır.

Bir ilişkide dörtte dört bir taraf kusurlu olamaz. Kusurlarını sıraladığımız vakit belki de o ilişkinin dörtte iki kusuru ya da biri mutlak bizdedir. O yüzden karşımızdaki insanı anlamaya ve çözüm için tartışmaya ihtiyacımız vardır.
Ertelemek büyütür ve ertelemek bazen çok kötü sonuçlar doğurur.
Mutsuzken ya da ciddi bir kayıp yaşadıktan sonra ölüm gibi, ayrılık gibi hemen yeni kararlar ve başlangıçlar yapmamalıyız. Buna yara bandı denir. Ve hiç de sağlıklı bir ilişki değildir. Baston kullanan biri iyileştiğinde ilk önce bastonunu atar. O yüzden sağlıklı kararlar alabilmek için sağlıklı zihinle karar vermemiz gerekir.

Evliliklerde bazen de sorun üçüncü kişilerdir. Evliliği bizler karı koca olarak yaptığımızdan adı üzerinde üçüncü kişiler üçüncü sınıf olarak kalmalı ve sınırımızı çizmeliyiz.

Ve evliliklerde yapılan hatalardan bir diğeri de, evlenir evlenmez çocuk yapmaktır. Daha bireyler kendilerini tanımadan aynı evi paylaştıklarında tanıma süreci başlar, on yıl flört etmiş olsak dahi aynı evi paylaşmadan karşımızdaki insanı tanıyamayız. Ve hatta aynı evi paylaşıyor olsak da evlilik müessesine girmeden gene partnerimizi tam anlamıyla tanıyamayız. O yüzden evlilik çok önemlidir.

Ve evliliklerde bir diğer sorun olan ihanet, üçüncü kişiler evliliklerin bitmesinde ilk sırayı alır. Şunu bilmeliyiz ki bu, biz ve eşimizi ilgilendiren bir durumdur. Üçüncü kişileri asla ilgilendirmez. Bize sözü veren eşimizdir. İyi günde, kötü günde diyerek yanımızda olma sözünü veren. Peki üçüncü kişilerin burada rolü nedir? Hiçbir şey…

Hatta! üçüncü şahıslarla konuşup olayı çözüme ulaştırmak ya da rahatlamak isteyenler olabilir. Bilinmelidir ki bu durum sizin daha çok kırılmanıza ve kendinizi değersiz hissetmenize neden olacaktır. Çünkü onlar kocana sahip çıksaydın, o beni geldi buldu ya da beni çok seviyor diyerek sizinle kıyasladığını söyleyerek sizde ciddi travmalara sebep olacaktır. O yüzden böyle bir durumda tek muhatabınız eşinizdir. Kimsenin sizi incitmesine izin vermeyin. Ve aklınızda neyi sürekli tekrar ederseniz bir süre sonra kendinizi yaşıyor görürsünüz. Evliliklerde ayrılıkları dilinize dolamayın! Bu sizin mücadelenizi ve şevkinizi kırar, bir süre sonra ilişkiye hiçbir yatırım yapmadan ilişkiden kopmanıza neden olur.

Şöyle anlatalım; diyelim ev sahibi sizi evden çıkartmak istiyor. Siz evi boyar mısınız? Ya da kırık söküklerini tamir eder misiniz? Hayır! O yüzden olumsuz ve negatif düşüncelerinizi hayatınıza çekmeyiniz. Mutlak yaşarsınız. Ve buna sebep sizsiniz! Evrenin kısır döngüsü değil. Her zaman iletişimde olduğunuz vakit kırıldığınızı, darıldığınızı belirtmeniz gerekir.

“Evlilik iki kişili müessesedir.”

“Ve aile kavramı küçükten büyüyerek çoğalır ve tekrar küçülerek iki kişilik bir dünyaya dönüşür.” Dünyanızı kirletmeyin, güzel anılar biriktirin.

Sevgi sadakat ve güven ilkelerini kendinize amaç edinerek kendi kişiliğinizi koruyun.

Anlaşılır ve doğru bir ilişki her zaman parmakla gösterilen ilişkiden daha kıymetlidir. Anlaşılır ve doğru bir ilişkiye sahip olun. En başında da dediğim gibi tek düze mutluluk diye bir şey yoktur. Hep tatlıyla beslenilmez, hep acı da yenmez ya da ekşi ya da tuzlu… Bunları harmanladığımız vakit hayatın tadını alırız. Yaşayacağınız uyumlu cinsellik de bunun suyu olsun, doyduktan sonra bir bardak su ile hayatın nimetlerini yaşar ve tadarız.

Aşk güzeldir. Ama aşık insan doğru karar veremez o yüzden aşıkken, mutsuzken ve de çaresizken karar vermeyelim.

“Sağlıklı bireyler sağlıklı aileler yetiştirir.”

Sizin şu an ailedeki duruşunuz, anneniz ve babanızın ilişkilerindeki size yansımasıdır. Ağacın gölgeleriyiz. Ve biz de ağaç olduğumuzda gölgemize de kendi dallarımız yansıyacaktır.

Sevgiler, saygılar.

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Yazar
Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version