Algı

Esmanur Atlı 621 Görüntüleme Yorum ekle
2 Dak. Okuma

Alışık olmadığımız, belki de daha önce hiç görmediğimiz insanlara sanki daha önce bir yerlerde rastladığımız veya tanıyor olduğumuz izlenimine ya da hissine kapılmamızın ardındaki neden hakikatin değişmez bir doğru olduğudur.

Hakikat değişmez; farklı bedenlere anlamlarının kırıntılarını bırakır, gökyüzünde rüzgarlarını estirir, yerin en dibinden arşın sonsuzluğuna varıncaya dek kendini uzaklardan hissettirir. Yüzler değişir, sözler değişir, sözlerin söylenme şekli değişir fakat verilen ders her zaman aynıdır. Ders verilir ama verildiği gibi alınmayabilir, bu da istenmeyen bir durumdur. Yalnız söz konusu hakikatten alınan bir ders ise orada alınmaması durumu kişinin üzülmesini gerektiren yegâne durumdur.

Hayatta öyle anlar, öyle durumlar vardır ki; yeri gelir kaçırdığımız, yapamadığımız veya unuttuğumuz bir şeye üzülürüz. Kimi zaman da geçmiş, rüzgarlarını zihnimizde estirirken çok eskiden, birkaç ay önce ya da daha dün üzüldüğümüz şeye değil, üzüldüğümüze üzülürüz. Formsuz hislerimiz düşüncelerimizin uzandığı her yere yetişir. Öyle anlar da vardır ki hislerimiz düşüncelerimizi oldukça geride bırakarak ileriye uzanır. Bizi üzen düşüncelerimiz midir yoksa hislerimiz mi? Olaylar mı, onlar düşüncelerimize göre zihnimizde yer edinir. Düşüncelerimiz mi hislerimizi yönetir, aksi mi geçerlidir? İdare edebileceğimiz düşüncelerimiz midir, hislerimiz mi?

Düşünceler diğer parçalarından haber alınamayan bir yapboz parçası gibidir. Birine eriştiğimizde diğerinin ne zaman yanında yer edineceğini bilemeyiz. Fakat bütün bu küçük yapboz parçaları günün birinde bir araya gelir ve en sonunda anlamlı hale gelir, yapboz tamamlanır. İşte herhangi bir şeyde kendimize rastlamamızın nedeni de tam olarak budur!

Parçalar bütünleri oluşturur. Düşünceler ise asıl felsefeyi oluşturur. Bu “asıl felsefenin, asıl anın” oluşması sürecine kimisi bir ömür, kimisi yıllarını verir lakin bazı insanlar bu yapbozları zihinlerindeki ışıksız odanın karanlık masasında dağınık halde bırakır. O yapboz oradadır, hemen zihninde bulunur ama kişi onu bilmediği bir yerde rastlama umuduyla hep uzaklarda arar. Öyleleri de vardır ki zihinlerinde bırakın bir yapbozun olduğunun farkında olmayı, et parçasından başka bir şey olmadıklarını düşünür ve buna paralel yaşarlar. Algının formu yoktur.

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Yazar
Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version