Allah’ı tanımanın en zirve noktası Marifetullahtır. Ancak Marifet penceresinden bakmak şeriat penceresinden bakanlara zor geldiği kadar onların akıllarını çekebilir, Allah korusun imanlarını zedeleyebilir. Bu yüzden basit bir dille (şeriat penceresinden) Allah’ı nasıl tanıyabiliriz ondan bahsedeyim.
Allah’ı Nasıl Tanırız?
Allah, her şeyi yaratan, yöneten ve koruyan, sonsuz kudret ve ilim sahibi, mutlak varlıktır. Allah, varlığının ve sıfatlarının zıddı olmayan, her şeyden bağımsız ve mükemmel bir varlıktır.
Allah’ı tanımanın birçok yolu vardır. Bunlardan bazıları şunlardır:
Aklımızı kullanmak: Allah’ın varlığını ve sıfatlarını, evrendeki düzeni ve yaratılıştaki mucizeleri inceleyerek anlayabiliriz.
Kur’an-ı Kerim’i okumak: Kur’an-ı Kerim, Allah’ın kelamıdır ve Allah’ın varlığını, sıfatlarını ve emirlerini en doğru şekilde bize anlatır. Bu da Allah’ı tanımamıza yardımcı olur.
İslam’da, Allah’ı tanımanın en önemli yolu, Kur’an-ı Kerim’i okumak ve anlamaktır. Kur’an-ı Kerim, Allah’ın varlığını, sıfatlarını, emirlerini ve yasaklarını en doğru şekilde bize anlatır. Kur’an-ı Kerim’i okuyarak, Allah’ın sonsuz kudret ve ilim sahibi olduğunu, her şeyden bağımsız ve mükemmel bir varlık olduğunu anlayabiliriz.
Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) sünnetine uymak: Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) sünneti de, Allah’ı tanımanın önemli bir yoludur. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Allah’ın yeryüzündeki temsilcisidir ve O’nun sünneti, Allah’ın rızasını kazanmanın en önemli yollarından biridir. Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) sünnetini takip ederek, Allah’ın emirlerini ve yasaklarını öğrenebiliriz.
Allah’ı tanımak, hayatımızın her alanında bize rehberlik eder. Allah’ı tanıdığımız zaman, O’nun emirlerine uymaya ve yasaklarından kaçınmaya daha istekli oluruz.
Allah’ı tanımak, bir ömür boyu sürecek bir yolculuktur. Bu yolculukta, her zaman yeni şeyler öğrenebiliriz. Allah’ı tanımak için çaba sarf edenler, O’nun sevgisini ve rızasını kazanırlar.
Amenna biliyoruz ki her şeyin sahibi ve hükümranı O’ dur.
Bak ne kadar güzel demiş Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri;
“Bir köy muhtarsız olmaz, bir iğne ustasız olmaz, sahipsiz olamaz. Bir harf kâtipsiz olamaz.” Son derece muntazam şu dünya, şu kâinat nasıl hâkimsiz olur? Ya bir düşünün bu mükemmel sanatı, kaniatı yaratan sâniye bak! bir kusur, bir noksanlık görebilir misin?
Korkuyorsun değil mi endişelerin var, hiç bir işin rast gitmiyor. Niye biliyor musun aziz kardeşim Allah’ı tanımadığın için.
Kurumuş gönlümün sahrasında; baharın gelişi, mutena çiçeklerin emsalsiz hoş kokusuna sebeptir. Allah’ı tanımak derya-ı muhabbettir, minval-i rahmettir…
Yarım bir kuluz şu fani dünya aleminde, Allah’a layık tam bir kul olamadık. Sadrımızda iman taşıdık, kalbimiz ile tasdik ettik, Gecenin ve gündüzün sahibine inandık, tek sığınak deyip güvendik ibadetlerimizi yerine getirmeye çalıştık fakat zina, haram, kumar gibi kötü alışkanlıklara bulaştık. Hani nerde bizim kulluğumuz ve imanımız. Allah sana zina yapma, harama bulaşma, kumar oynama diyor ve bunları apaçık bir şekilde inci gibi parlayan ayetlerinde izah ediyor. Allah’ın Esma ül Hüsnasını okuyup hayatımıza geçirmemiz lazım.
Kendimizi O’na teslim edip şöyle dua etmeliyiz;
Ya Rabbi, ben Senin aciz kulunum. Sen neyden razı isen, neyi yapmamı irade buyuruyor isen ben yapmaya hazırım. Takılırsa taşlara ayaklarım, kanarsa dizlerim benden vazgeçme, umudumu yitirecek olsam tut ellerimden ve devam etmemi sağla…
Allah’ım! Beni dünya çölünde kimsesiz bırakma, yüküm ağır, yolum uzun, sırtlanmışım dünyanın yükünü, düşersem sen kaldır. Gönül penceremden dualar yağıyor, Namaz ruhun kentidir. Secdede hıçkıra hıçkıra ağlamak istiyorum. Allah’ım, bin defa kuyuya düştüm, en sonunda seni buldum, hakikati buldum. Seccademe fısıldıyorum, içli yakarışlığımı dile getiriyorum. Bir ayetin tesellisine sığınıyorum. Rabbin seni terk etmedi, sana darılmadı da.