Dünya ekonomi sıralamasında kendisine büyük yer bulan futbol ile yatıp onunla kalkıyoruz. Hepimiz ortak dil ile, ülkemizin genç bir nüfusa sahip olduğunu söylerken, daha yaşlı ve nüfus olarak bizim bazı şehirlerimizin insan sayısına dahi ulaşamayan, ulaşamadığı gibi de yenilenmeyen, dolayısı ile çoğalıp gençleşemeyen bir Avrupa’dan bahsediyoruz.
Bu gerçek, iki yıldan bu yana yaşadığımız pandemi sürecinde, can kayıpları ile daha da belirginleşti. Ülkemizin sağlık alanında, son yıllarda attığı olumlu adımlar ve kurulan Şehir hastanelerinin ne kadar değerli olduğunu bu süreçte çok acı da olsa görmüş olduk.
Sosyo-ekonomik olarak ipleri eline almış Avrupa, bu rahat ve sömürge düzenini devam ettirmek için tek yumruk olmayı hedefleyerek. AB’yi oluşturup para dahil ortak kullanım yollarına gitse de, İngiltere ile başlayan yarılmalar da olmadı değil.
Yazı konum, aslında ülkeler arası ilişkiler değil ama, hemen her şey gelip bu gibi emperyal devletlerin dayatmaları ve yönetme tutkuları en çok bize dokunuyor! Kaldı ki daha o birliğin üyesi bile değiliz… Olmayalım da zaten!!
Çünkü kültürümüz ve yaşam biçimimiz çok başka. Lakin, bizim de hatalarımız, yanlışlarımız, eksiklerimiz öyle çok ki;
En başta, insani değerlerimizi, çalışkanlığımızı, güvenimizi yitirdik..!! Daha ileri sevgiyi saygıyı yitirdik..!! Hem de her alan ve mecrada… Bunlardan birisi de, ‘‘zeki çevik ve ahlaklı olunması gereken’’ spor da dahi durum böyle, maalesef…
Hal böyle olunca, yüz yılı aşkın tarihi olupta büyük kitleleri ardından koşturan kulüplerimizin yöneticilerinin yanlışları yüzünden bu tarihi çınarlarımız batık durumlara geldiler.
Batmadılar, batırıldılar..!!
Parayı yönetemeyen, kalıcı değil gelip geçici olan insanların, iyi insan ve sporcu yetiştirmelerini düşünmek mümkün mü !?
Tabii ki istisnalar var, tabii ki tamamı böyle değil ama… Kısa dönem çıkar kavgaları sonucunda aslında sadece kendi kulüplerine ve sporcularına değil, Türk sporu ve sporcusuna onarılmaz yaralar açıyorlar..
Ne yazık ki, her şeyin para olduğu, menfaat olduğu bu iklimde, basın ve medya da olayları speküle edince, kıvılcım ile alev alan taraftar kitlelerinin de önünde durmak zorlaşıyor..
Tüm bu yaşanan süreçlerin ardından, ekonomisi bozulan kulüpleri, o beğenmediğimiz içinde bir adet de Türk temsilci yöneticinin olduğu UEFA finansal açısında sınıfta bırakıyor!!
Sebep;
Kulüp yönetimlerine gelen yöneticilerin büyük çoğunluğu,ya siyaset ya ekonomik veya popüleritesini tepe noktasına taşımak uğruna, kulüp gelirlerini pervazsızca harcarken, Türk gençlerine sırtlarını dönüyor, Afrika başta olmak üzere dünyanın en ücra köşesinden kağıt üzerinde büyük paralarla ülkemize transfer edip sunarken, kendi altyapılarından TFF’nin zoraki koyduğu kurallar gereği iki üç genç futbolcuyu, dışarıdan gelenlerin %10’u nispetinde paralara mahkum ederken,adeta onların hevesini,umutlarını da kırdıklarını dahi bilmemektedirler.
Endüstriyel spor pastasının en büyük dilimi olan futbola sponsorluklar sırada iken, marka değeri düşen ligimizde yayıncı kuruluş bile istediği gibi at oynatmaktadır. Çünkü biliyorlar ki, kulüpler mecbur!!
Bütün bu olumsuzluklara rağmen, altyapıya yönelmeme konusunda ısrarlı olan kulüp ve yöneticiler, TFF’nin yabancı kuralına hep karşı durmaktadırlar. Bunun bir nedeni de, yabancılara yapılan sözleşmeler ve oradaki oynamalar olabilir diye düşünüyorum..
Ülkemizin liglerini, çöp denecek futbolcularla doldururlarken, asıl hatayı, futbol yaşamının son bir iki yılına gelmiş, sakatlıklarla boğuşan,sezon da 20 maç oynasa bile istenileni veremeyen eski yıldızlara verilen iki yıllık (10 Milyon Avro) ile nasıl bir Altyapı yapılır değil mi sevgili okurlar? İki yıl ve 40 maça verilen para..!!
Bunları biz biliyoruz da, içinde olan futbolcu kardeşlerimiz, çok daha fazlasını bilmiyorlar mı sanıyorsunuz!? Elbette ki hayır…!!
O gençlerin, yetenekli insanların ruh halini düşünsenize… Güven duygusu yerle bir, öz güven hakgetire…
Türkiye’de altyapı var!! Var ama… Altyapının altyapısı yok..!! Asıl sorun burada…
Devamı gelecek yazıda. Sevgiyle kalın.