Ama Ölümün Asaleti Eşit Dağıtılmadı

Şale Köse 254 Görüntüleme Yorum ekle
3 Dak. Okuma

Başaramadıklarından daha çok başarılarını anlatmaya çalışır çoğu insan. Bir dönem ben de yapmıştım hatırlıyorum. Benim açımdan konu egomu tatmin etme meselesi değildi, savunma mekanizmamdı. Başarı, bazı insanların daha doğumundan itibaren ellerindeydi. Bir çıta gibi düşünün. O denli yükseğe konulmuştu ki, diğerlerimizin/ ötekilerimizin başarıları ancak birkaç milim ulaşabiliyordu o seviyeye. Altta kalan başarı da başarıdan sayılmıyordu böylece.

Hayata zorluklarla başlayan insanlar ‘Başardım’ diyebilme zamanı gelene kadar, ‘Bakın şunları başarabildim, hem de onca olumsuzluğa rağmen, hiç yardım almadan, tek başıma, kişiliğimden ödün vermeden’ demek zorunda kalabiliyor. Çünkü görünmüyorlar. Çabaları, emekleri, hayatta kalma mücadeleleri… Sanki dünyanın mutlak kanunuymuş da, herkes de yapıyormuş da, onlar da zaten bunları yapmak zorundaymışlar gibi.

Hayatın mutlak kanunun çaba ve emek olduğunu canı gönülden kabul ediyor olsam da, tek bir konuda ayrışmak zorunda kalıyorum; bu da takdir edildiğini bilmek ve hissedebilmek. Bunun egoyu tatmin etmek veya kibir yapmakla alakası bile yok. İnsanın ‘Ben de buradayım’ deme biçimidir bunları talep etmeleri. Çünkü karşısına tüm heybetiyle dikilmiş bir dağ ile doğmuştur bazıları ve o dağı aşmak zorunda olduğunun da farkındadırlar. Küçük adımlarla, yavaşça, zamanını sonsuzmuş gibi kullanamayacağını bilir ve kan, ter içinde, tüm gücüyle saldırır ardına geçebilmek için o dağın tüm zorluklara rağmen. Her aşamada bir nefes payı bırakmak zorunda kalır kendine yoluna devam edebilmek için. Aşabilmek için gözünü dağa dikmişken, nefes payında fırsat bulabilir çevresine bakmak için. Gözlerinin aradığı şey takdir dolu bakışlardır. Alkış beklemez. Tezahürat istemez. Alnının teri gözlerine akar, ‘Biri silsin’ demez. Sadece görünür olmak ister.

Dünyamızda milyarlarca insan yaşar. Birileri ölür, yenileri doğar. İnsanı, insandan ayıran en önemli husus azmidir. ‘Azim’ kelimesi dilimizde basitçe dolaşır. Oysa tek gerçeğimiz olan azmin neden bu denli hoyratça dışlandığını hiç bilemem. Kimi ‘mecburi istikamet’ der, kimi ise çaresizliğinden dem vurur. Mecburi istikamet olarak kabul edenler, çaresizliğinden dem vuranların düşmanı olur. Bir kavgadır başlar böylece aynı hayata doğmuşların arasında. Benim kavgam işte böyle başladı.

Hayattan vazgeçenlerle ve hayatından vazgeçenlerle düşman oldum. Çaba ve emeğe kör olanlarlaysa zaten doğuştan düşmandım. Hayat bir arenaydı, bizler de içindeki boğalardan kaçışan insanlar… Kurtulamayacağına inananların oldukları yerde hareketsizce durup ölümü beklediğini görenlerin üzülüp, vah çekmelerinde; benimse canhıraş kurtulma çabamda ‘oleyy’ diye bağırdıklarını duyduğum anda çabanın değersizleştirildiğini anladım. Belki ben de öldüm. Ama ölümün asaleti eşit dağıtılmadı.

Umut, gökyüzündeki bir serçe gibi çırpınır durur bazı yüreklerde. Çabaları, konmaya niyet ettikleri fidanlarıdır. Ağaç olana kadar beklerler o fidanların dallanıp budaklanmalarını. Emekleri çırpınan kanatlarının arasında saklıdır.

Bu İçeriği Paylaş
Yazan Şale Köse
Bağlantılar:
Yazar
Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version