An ve Anılar…
Belki de hayatımızın bütün anlamı bu iki kelime üzerine kuruludur: an ve anılar. Bu iki kavramı ne kadar iyi değerlendirirsek o kadar mutlu o oluruz. Onlara gereken önemi vermezsek bir yanımız hep boş kalacaktır.
Hayatımızda öyle zamanlar olur ki bazen tüm yaşamımızın yönünü değiştirir. Böyle anlar her zaman karşımızda çıkmaz. Yakaladığımızda iyi değerlendirmezsek bir sonraki anın ne zaman karşımıza çıkacağını bilemeyiz.
Bir an küçücük bir damla gibi görünse de aslında bize okyanus sunar. O okyanusta ne güzellikler vardır. Bunu ancak değerlendirenler bilir. O bir anı kaçırdığımızda belki de çok şey kaçırırız…
Ve anılar… Ah o anılar…
Bazen ruhumuzu yırtarcasına iç çekip kafamızı duvarlara vurmak istediğimiz kadar pişmanlıklar yaşatırken bazen de bizi bulutlara çıkarır hatıralar. Anı biriktirmek hayatımızdaki en önemli koleksiyonlardan biridir. Anı bohçamıza elimizi her attığımızda bazen geçmişin acılarla dolu yollarına sürükler bizi. Her an o günleri yeniden yaşar, yeniden ağlarız. Unutamadığımız dostluklar, arkadaşlıklar depreşir yüreğimizde. Siyah beyaz bir film şeridi gibi çocukluk, okul yılları ve günahlardan azade masumiyetlerimize gideriz yeniden. Hani çok bunaldığımız zamanlar olur ya işte o zaman elimizi anı bohçamıza atıp bizi avutacak anılar ararız. Gemimiz dalgalardan darbe alıp onlarla mücadele ederken su almaya başladığında anıların kuytu limanına çekiliriz. Dert yağmurlarıyla sırılsıklam ıslandığımızda anıların şemsiyesini açarız. Anılarda dost biriktirmek daha anlamlı kılar hayatımızı. Gerçek dostlarımız iyi de olsa kötü de olsa bütün hatıralarda yerini alır. Onlar hayat gemimizin rayları gibidir. Doğru raylar bu bizi doğru istasyona götürür, yanlış arkadaşlarsa bizi raylardan çıkarır ve yanlış istasyonlara götürür.
Bir şeyleri yaşamak için hep hayal kurmak, geleceği beklemek ve yaşanması gereken şeyleri ertelemek insanı yanıltabilir. Çünkü hayat yaşadığımız anda hiç ummadığımız yerde yolculuğumuzu sonlandırabilir. O yüzden fırsat varken anı yaşamak en güzelidir…