Anadolu Rock’un Sürmeli Çocuğu “Barış Akarsu”

Özge Güner 97 Görüntüleme Yorum ekle
11 Dak. Okuma

Bundan tam 20 sene önce, gözleri sürmeli, genç, duyarlı ve cesur bir adam, Amerika ve İsrail zulmüne karşı;

“Tepede beyaz bir saray
Sarayda soytarı bir kral
Kara haber onun işi, sıra kimde?
Kanlı resimler ressamı
Sergide insan mezarı
Satılık olan karanlıktır çerçevede”

(Barış Akarsu / Kimdir O?)

diyerek karşı çıktı. Şarkısını çıkardı ve çoğu ünlünün Amerika furyasına kapıldığı o kritik dönemde, o cesurca davranarak klip bile çekti. Çok ses getirdi.

Ve ne tesadüf ki, klipten sonra bir trafik kazasında hayatını kaybetti. Nasıl mı? İsrail markası olan Coca Cola markasının bir kamyonu, özenle onun içerisinde olduğu aracı seçerek önüne direksiyon kırdı. 29 Haziran, yani kendi doğum gününde gerçekleşti bu kaza. Evet, tesadüf… Araçtaki iki arkadaşı kaza yerinde ölürken kendisi hastaneye kaldırıldı. 5 gün yaşam mücadelesi verdikten sonra 4 Temmuz 2007 tarihinde hayatını kaybettiği doktoru tarafından duyuruldu. “4 Temmuz” yani Amerika’nın bağımsızlık günü olarak kabul edilen gün. O kadar gün hayatta kalması için etrafında dört dönen doktorlar, o gün fişini çekme kararını aldı. Siz sormadan söyleyeyim, tabi ki bu da tesadüf…

Şimdi gelin, tesadüflere kurban edilen bu cesur adamı beraber tanıyalım.

HAYATI

1979 senesinin 29 Haziran gününde bir kelebek bir beşiğe kondu. Bu, Barış Akarsu’nun beşiğiydi. Kelebek, onun kısacık bir ömre sahip olacağının habercisi gibiydi. Kısacık ömrünün var olduğunu bilir gibi o da bu ömre hep çok şey sığdırmak istedi. Bartın’ın sahil kasabası olan Amasra’da doğdu. Babası adını Barış koydu çünkü doğduğu yıl UNESCO’nun Dünya Barış Yılı’ydı. Mutlu bir ailenin çocuğuydu, bir kız kardeşi vardı. Kardeşinin koruyucusuydu ve onu çok severdi. Çocukluğu, gençliği Bartın’ın sokaklarında ve sahillerinde geçti.

Yazın oraya gelen müzisyenlerden etkilendi. Müziğe ilgisi arttı. Gitar, klavye ve mızıka çalmayı öğrendi. Arkadaşlarıyla kumsalda gitar çalıp şarkılar söylerdi. Bir gün müzisyenlerden biri onun sesini çok beğendi ve kartını verdi. Bu, Barış’ın beyninde şimşekler çaktırdı. 70’lerin ve 80’lerin metal sanatçılarından etkilenerek bu tarza yönelmek istedi. Küçüklüğünden beri müzik gibi spora da merakı vardı. Lisedeyken Amasra Yelken Kulübü’nde profesyonel olarak yelken sporu ile ilgilenmeye başladı. Denize aşık ve özgür ruhluydu. Lise bittiğinde babasına “Ben buradan uçacağım” dedi. Kendisini nasıl bir hayatın beklediğini o da bilmiyordu. Ankara’ya gitti. Ankara’da tanıdık kimsesi yoktu, iki gün otogarda, üç gün metroda uyudu. Böyle olmayacaktı. Bir akşam onu dinleyen o müzisyen aklına geldi. Müzisyenin verdiği karttaki bara gitti ama o yoktu. Oranın patronundan iş istedi ve patron kabul etti. Fakat bu iş onun umduğu gibi müzisyenlik değildi; garson olarak işe başladı. Ve burada hayatının aşkı olan Zeynep ile tanıştı.

Bir akşam bardaki şarkıcılardan biri gelmedi. Patron apar topar sahneye Barış’ı sürükledi. Barış o sahnede eline mikrofonu aldığı anda herkesi büyüledi. O mekan Barış’ın sesi ile inledi. O akşamdan sonra devamlı sahne almaya başladı. Bir gün arkadaşları ona bir televizyon yarışması olan Akademi Türkiye’den bahsetti. Başta “Olmaz” dese de arkadaşlarının ısrarı sonucu formu doldurdu. Kısa süre sonra kabul edildi.

İşte bizler onu ilk kez bu programda tanıdık. İçtenliğini ve yeteneğini bu yarışmada bize öyle bir ispatladı ki, yarışmanın final gecesinde ona destek veren ailesi, arkadaşları ve Karadeniz Ereğli’deki bir dolu hayranının önünde unutamayacağı bir an yaşayarak birinci oldu. Hemen sonra İstanbul’a yerleşti. Müzik çalışmalarına burada devam etti. Yarışmanın birincisine albüm yapılması gerekiyorken yapım şirketi yarışmadan ayrılma kararı aldı. Barış’ın albümü de askıya alındı. Neyse ki menajeri Neşe Açıker ile beraber Seyhan Müzik’in sahibi Bülent Seyhan’la tanıştı ve Barış’a albüm yapma kararı alındı. İlk klibi “Islak Islak” 30 Aralık 2004 yılında marketlerdeki yerini aldı. Onun tanınmasında Cem Karaca’dan “Islak Islak” yorumlaması çok önemli oldu. Amasra ve Mavi parçalarının klipleri oranın insanları ile çekildi. Çok sevildi. Öyle çok sevildi ve öyle bir fan kitlesi oluştu ki, yolda yürüyemez hale gelmişti. Bu sevgiyi ve tanınırlığını diğerleri gibi egoya dönüştürmedi. Çünkü onun adı Barış’tı, her şeyden önce savaşa karşıydı ve bunun için çabalamalıydı. Kalbimize damgasını vuran ve gerçek bir rockçı olduğunu gösteren eseri “Kimdir O” parçasını çıkardı. Klibi büyük ses getirdi. Amerika ve savaş karşıtı olması ve sözlerindeki sert göndermelerle son derece etkileyici bir çalışmaydı. Klibi birçok televizyon kanalından ambargo yese de yine de en çok izlenen klip oldu. İlk zamanlar yayınlamak istemeyen kanallar, popülerlik kazanması sonucu yayınlamak zorunda kaldı. İkinci albümü 3 Temmuz 2006’da sevenleri ile buluştu. “Düşmeden bulutlara koşmam gerek” söz ve müziğinin kendine ait olduğu on yeni parçayı piyasaya sürdü. Müzik adamı ve rockçı olarak çıktığı bu yola yine rockçı olarak devam etti. Sonra dizi teklifleri gelmeye başladı. Artık sadece müzik adamı değil, aynı zamanda dizi oyuncusuydu. 21 Temmuz 2006’da “Yalancı Yârim” dizisi ile karşımıza çıktı. Temiz yüzü, uzun saçları, sürmeli gözleri ve naif gülüşü yine karşımızdaydı. Yapmış olduğu çalışmalar ve albümler ona birçok ödül kazandırdı. Çok kısa zamanda harika işlere imza attı. Neredeyse onu sevmeyen yoktu. Hatta ününün, dönemin parlayan yıldızı Tarkan’ı bile geçtiği konuşuluyordu. Sürmeli çocuğun samimiyeti, süper starın egosunu yenmişti. Çünkü arada çok fark vardı. O, şöhretin verdiği şımarıklığa hiç kapılmadan, çirkinliklere susmadan, etrafına faydalı olmak için çabaladı. Diğerleri gibi düşüncelerini dile getirmekten korkmadı. Gezi yürüyüşlerine, Amerika karşıtı yürüyüşlere katıldı. Röportajlar verdi ve klipler çekti. Bir röportajında eğlenen bir grubu göstererek:

“Abi bak, içeride çılgınca eğlenenlere bak. Vur patlasın çal oynasın. Bir de aşağıya bak abi. Şu çöp kamyonunu görüyor musun? Temizlik işçileri deminden beri çöp topluyorlar yol kenarından. Onlar da insan, bunlar da insan…”

O farkındaydı, insanların farkındaydı. Çoğumuzun yüzüne dahi bakmadan geçip gittiğimiz o insanların farkındaydı…

Bu da ne yazık ki belli kesimin hedefi haline gelmesine sebep oldu. Giderek tanınması ve bazı gerçekleri gün yüzüne çıkarmaktan korkmaması rahatsızlık vermeye başladı. Oysaki “Düşmeden bulutlara koşmam gerek” demişti, öyle de oldu. İnsancılığı ve yardımsever karakterinden hiç vazgeçmeden, nasıl tanıdıysak ve sevdiysek, onu öylece, hiç düşmeden bulutlara uğurladık.

ÖLÜMÜ

29 Haziran 2007, Bodrum’da bir cuma akşamıydı. 22.30’da, uğursuz Torba kavşağında sözde kontrolden çıkan bir araç, onun aracına çarptı. Araçta üç kişiydiler. Biri normal arkadaşı, diğeri ise sevgilisi Zeynep’ti. İki kız, kaza anında hayatını kaybetti. Barış’ı ise en yakın hastaneye kaldırdılar. Tüm sevenleri hastaneye akın etti. Kalbi birçok kere durdu. Birçok kere çalıştırıldı. Sevenleri, yüreği ağzında güzel bir haber için günlerce kapıda bekledi. Çocuk aklımla televizyonun başında ağlayarak beklediğimi hala hatırlarım. Onu anarken yüreğimde hala burukluk oluşuyorsa, sevgisini küçükten büyüğe, herkesin kalbine nakış gibi işlemeyi başarmıştı. Kazanın yapıldığı aracın Coca Cola markasına ait olduğu açıklandı. Ardından, 4 Temmuz 2007’de kalbinin son kez durduğu açıklandı. O dönem üzeri kapatılan bu küçük tesadüflerle toprağa verdik sürmeli çocuğumuzu… Tüm Türkiye yasa boğuldu.

ÖLÜMÜNDEN SONRA

Bu kısma “ölümünden sonra” başlığı ile değinmek istedim çünkü Barış, yaşamı boyunca yaptıkları iyiliklerin bilinmesini hiç istemiyordu. Ölümünden sonra çıkan fotoğraflar ve insanların anlattıklarıyla ona duyulan hayranlık katbekat arttı. Bir sürü özel çocuk ile yaptığı ziyaretlerdeki fotoğrafları ortaya çıktı. Hastaneler, Barış’ın yaptığı bağışları açıkladı. Ünlü olarak yaşadığı sadece üç senede 250 konser yapmıştı ve bu konserlerin 200’ünün gelirini hastanelere, yardım kuruluşlarına ve etrafındaki yardıma muhtaç kişilere bağışlamıştı. Savaş karşıtı yürüyüşlerde boy göstermişti. Uyuşturucu batağına düşen gençleri kurtarmak için çabalamıştı ve çoğu gencin elinden tutmuştu. Ve bunları kameralar önünde gösteriş yaparak değil, gizlice yapıyordu. Yine ölümünden sonra bir gencin anlattığı küçük bir anı ile yazıma son vermek istiyorum. Bu küçük anı bile onun ne kadar yüce bir kalbe sahip olduğunu anlatıyor.

Bir gün Barış Akarsu, Bodrum’da bir mekânda sahne aldıktan sonra oturmaya karar verir. Tek başına oturmaktan sıkılır, mekânda çalışan çocuklardan birini gözüne kestirir ve yanına çağırır. O an çalışmakta olan çocuk da “Abi, iş var, ben oturmasam mı?” der. Barış, ısrar eder. “Ya otur, sonra beraber hallederiz,” der. Çocuk oturur ve sohbet etmeye başlarlar. Sonrasında Barış sorar: “Kimsin sen? Ne yapıyorsun burada?” Çocuğun adı Yusuf’tur. Üniversite kazanmış, harçlığını çıkarmak için yazları bu mekânda çalışmaktadır. Bunu duyan Barış, Yusuf’a: “Çalış Yusuf, çalış; ekmek kuyunun dibindedir. Çalış, aferin,” der. Sonra da hiç muhabbet etmemişler gibi “İyi geceler” bile demeden çıkar gider. O günden sonra Yusuf ile Barış mekânda birkaç kere daha karşılaşır ama çok fazla muhabbet etmezler. Bir gün yine çalışırken Yusuf, acı bir haber alır. Babasını kaybetmiştir. Apar topar memleketine gider. Yusuf, cenazede kalabalığın arasında deri montlu, gözlüklü, uzun saçlı birini görür. Biraz yaklaşınca tanır. Bu Barış’tır. Barış da ona yaklaşır ve kulağına: “Olur be Yusuf, hayat bu, her şey olur. Sen ekmeğini kuyudan çıkarmaya gayret et,” der. Sonra gider. Gider gitmesine ama giderken Yusuf’un kardeşine bir zarf bırakmıştır. Zarfın içerisinde para, bir hesap cüzdanı ve bir de not vardır. Yusuf, şaşkınlıktan sonra nota bakar ve notta şunlar yazmaktadır: “Bundan sonra bütün eğitim masrafların bana ait ve bundan kimseye söz etmek yok.”

Şimdi siz söyleyin:

Kısacık hayatında bu kadar iyi şeyler yapan, kendini bu kadar sevdiren bir adam yaşasaydı neler yapardı? Günümüzde hâlâ devam eden zulme, adaletsizliğe, ölümlere, tecavüzlere sessiz kalır mıydı?

Peki, bu cesur sürmeli çocuğun ölümü kimlerin işine yaradı?

Bu İçeriği Paylaş
Yazan Özge Güner
Bağlantılar:
Yazar
Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version