Bir varmış, bir yokmuş. Allah’ın, renk renk, desen desen günü çokmuş. Her gönlün yaşadığı bir iklim varmış. Demiş ya bir pir-i fani ‘‘Gönül bu dört mevsim, yazı var kara kışı da, hazanı var, ilkbaharı da’’. İnsan psikolojisinde de küresel ısınma var galiba diyorum. Kimi çok kurak, kimi de kar boran. Yakın zamanda da düzeleceğe benzemiyor gibi. Hastalıklar, dengesiz gelir dağılımı, görgüsüz gösteriş yarışları vs. vs. Ahşap hobi işlerine ilk başladığım zamanlarda aklı evvel bir abimiz, Facebook paylaşımıma ‘‘tüp olmuş bilmem kaç lira, neenesin millet senin boş işlerini’’ minvalinde bir cümle kurmuştu. Tuttu baya yorum. Yorumunu da silmedim. Yaptığım işleri beğenen arkadaşlarımla atıştılar biraz, sonra bıraktı gitti abimiz. Sonraki paylaşımlarımı ‘tüp fiyatlarına rağmen’ diye etiketlemek zorunda kaldım. Gökhan diye, çok yetenekli bir arkadaşımız var. Farklı açılardan bakabilen, şahsına münhasır, yırtılsa yamalığı bulunmaz, muzip bir adamdır kardeşim. Bir gün bana dedi ki ‘‘Abi hesabında kaç para var. Kaç paradan sonra insanlar böyle çiçek böcek, ahşap, hobi vs. işleriyle uğraşıyor’’ demişti. Maalesef toplumumuzda genel olarak sanat, spor, edebiyat alanında uğraşanlar boş beleş insanlar kategorisine alınıyor. Para kazanan, güzel arabalara binen, güzel giyinen insanlar ‘‘zaten her şeyi satın alabiliyor’’ algısından kurtulamadık.
Konu neden buralara kadar geldi? Kendim bile anlamış değilim aslında. Bu yazımda; ilk yaptığım, elli ağızlı bir şeye benzemeyen tilkicik heykelciğimi anlatacaktım. ‘‘Ses veriyorum üç… iki… bir…motor!’’
Gözleri gören, B12 depoları dolu, nöronları sorunsuz iletim yapabilen çoğu insanın başarabildiği iki eylemdir gözlem ve iç konuşmalar. Düşünme denen durum aslında içinden konuşup kendinle tartışmaktır en nihayetinde. Tartışmamızın sonucunda da vardığımız kanıya ‘‘fikir’’ denir. Fikircikler birikince yeni öğrenmeler olarak karşımıza çıkarlar. Öğrenme türleri, tecrübe ettiğim kadarıyla; okuyarak, işiterek, izleyerek ve en kalıcısı da yaparak yaşayarak başardığımız öğrenmedir. Her öğrenme kendine has bir başarıdır. Başarı kavramını ürün oluşturmak yahut bir sorunu çözme olarak iki farklı şekilde düşünecek olursak iki durumda da sonuç olarak üretim vardır.
Gözlem yap, düşün, hedefle, araştır, çalış ve başar. Bu döngü otuzlu yaşlarımda çok kez kapılıp üreterek kurtulduğum bir girdap olarak karşıma çıktı. Gözlemlerim beni PİNTEREST dünyasının derin sonsuzluğunda ahşap üç boyutlu eserlere savurdu. Henüz hiç tecrübem olmayan bu alanda yapılan paylaşımları beğenmek, kumanda ile kanal değiştirmek kadar basit bir olaydı. Lakin beğenileni üretmeye gelince hayatıma bir sürü yeni kavram girdi. Elimde sadece bıçak ve nacak vardı. Büyük ve orta boy törpü alabildim sadece cebimdeki paramla.
İlk çalışmam olacağı için basit bir model seçtim. Doğasına aykırı olsa da insanlar gibi iki ayağı üzerine dikilmiş, elleri Budistler gibi avuç içleri birbirine yapışık halde bir tilki figürüydü bu. Uygun boyutta bir çam kerestesi buldum hemen. Neden çam ? Budaksız olduktan sonra işlemesi kolay olduğu ve bedavaya yakın bir fiyata bulduğunuz için. Modeli ahşaba gelişigüzel çizdikten sonra pata küte Allah ne verdiyse baltayla giriştim. Bir süre sonra model ortaya çıkmaya başladı. Törpüler, bıçaklar derken tilkiyi tilki yapan 2 şeyin olmadığını fark ettim. Burun ve uzun kuyruğu da kalan giden parçalardan yaparak yapıştırıcı ile modele ekledim. Boş kalan zamanlarımda yaptığım için bu süreç bir iki hafta sürdü tabi. Bizim tilki yarım kalmıştı. Kalorifer kazanına atmaya çok az kalmıştı. En sonunda dut ağacı dal parçasından yarım yamalak bir altlık yapıp yanmaktan kurtardım. Gözlerini hala yapmadım, yapmayacağım da artık. Bizim tilkiye yandan bakanlar namaz kılıyor derken karşıdan bakanlar da yoga yapıyor sanıyor.
Şimdi bakınca çokta beğenmiyorum aslında. Çok isteyen olsa da veremedim. Basit bir figür olmasına rağmen beceriksizliğim yüzünden sekiz on gün emek harcadım. Sonuç görsel olarak çok başarılı olmasa da neticelendirilmiş bir süreci tamamlamak en büyük kazanımım oldu.
Bıkıp yarıda bıraksaydım sonraki öğrenmelerim için gereken ilk başarı basamağım olmayacaktı.
Selametle…