Anna Karenina

Gülay Eker 195 Görüntüleme Yorum ekle
4 Dak. Okuma

Tolstoy’un ölümsüz romanı “Anna Karenina”…

“Mürekkep hokkası içine vücudundan etler bırakarak” yazdığını söylediği zamansız bir roman.

Bir klasik nasıl yazılır? Koskoca 1035 sayfa ilmek ilmek nasıl işlenir? Olayların ayrıntıları unutulmadan iki cilde nasıl sığdırılır?

Tolstoy, Anna Karenina‘yı yazarken günlerce evine kapanır. Hizmetçisine sadece yemek getirdiğinde kapıya vurmasını söyler ve “sakın buraya girme” der. Günlerce bu durum böyle devam ederken, bir gün hizmetçi yemeklerin kapıdan alınmadığını görür. Hizmetçi kapıya vurur, ama Tolstoy’dan hiçbir ses yoktur. Hizmetçi korkar; içeriye de girmeye çekindiğinden hemen Tolstoy’un yakınlarına haber verir.

Kapıyı açıp içeri giren yakınları, Tolstoy’un cenin pozisyonunda yere yatarak ağladığını görürler. Korku ve şaşkınlıkla neden böyle yerde yattığını sorduklarında Tolstoy’un verdiği cevap çok şaşırtıcıdır:

“Anna Karenina öldü.”

Olaylar 1870’lerin Rusya’sında, Moskova ve Petersburg’da asilzadelerin malikanelerinde geçer. Rusya toplumunun üst sınıfına ait karakterlerin öne çıktığı romanda baş karakter, elbette ki Anna’dır.

Kendine has güzelliği, şık giyim tarzı, gizemli ve biraz da aykırı tavırları ile dikkatleri hemen üzerine çeken bir kadındır. Anna karakterinde her kadın, kendine benzer bir özellik bulabilir. Bu yüzdendir ki ilk tanışmadan sonra sadece erkeklerin değil, hemcinslerinin de hemen sevgisini kazanır!

Bu özelliği ile okurlarına da kadınlık dünyasına ait bir pencere açar. Olayları kadın gözüyle bizlere gösterip anlamamıza ve anlaşılmamıza yardımcı olur. Yaşamı, aileyi, sadakati ve aşkı kadın gözüyle bize anlatır.

Soyluluk ve köylülük kimliğinin insana giydirdiği gömleği ve çevre tarafından en acımasız eleştirilerle başa çıkabilmeyi bize Levin öğretir.

Levin’in Kitty olan aşkı ve sevgisi öyle yücedir ki kitaptaki bir paragrafta şöyle ifade edilir:

“Görünüşte, giyinişinde de duruşunda da hiçbir olağanüstülük yoktu. Ama Levin için onu bu kalabalığın arasında seçmek, ısırgan otları arasında bir gülü seçmek kadar kolay olmuştu. Her şey onunla pırıl pırıl oluyor, aydınlanıyor gibiydi. Çevresindeki her şeye ışık saçan bir gülümsemeydi o. Levin, oraya buza inip yanına yaklaşabilir miyim acaba? diye içinden geçirdi. Kitty’nin bulunduğu yer ona ulaşılmaz, kutsal bir toprak gibi görünüyordu. Bir an oldu, az kaldı dönüp gidecekti. O kadar büyük bir korku kaplamıştı içini… Kitty’nin çevresinde her çeşidinden bir sürü insan olduğuna, kendisinin de oraya gidip kayabileceğine kendi kendini inandırabilmesi için hayli çaba harcaması gerekti. Aşağı indi. İnerken Kitty’ye – genç kız bir güneşmiş gibi – uzun süre bakmamaya çalışıyordu. Ama – güneş gibi – bakmadan da görüyordu onu, çünkü Kitty bir güneş gibi parlıyordu. Levin bütün bu insanların çok mutlu olduklarını düşünüyordu. Çünkü Kitty’nin yakınındaydılar.” (39. sayfadan alıntıdır.)

“Her şeyde sen varsın” tam da bu durum olsa gerek. Her parlayan nesnede onu görmek, bakmadan da görmek, görebilmek. Artık “O” olmak belki de. Çünkü O’nun yanında olmak; mutluluktan başka ne olabilir ki?

Vronski ile henüz tam tanışamadık. 135. sayfadayım ve daha yeni romana dahil oldu. Genç, yakışıklı, kibar ve baloların gözdesi Vronski… En tehlikeli karakter. Her an değişken, her an her yerde…

Her aldatılan kadının acısını yaşayan Dolly. Kendi hayatını kocası ve çocukları için yaşamış. Yaşayamamış desek mi acaba? Aile kavramı içinde eş ve anne sınırları içinde hapsolmuş, güzel bir kadın. Eş ve anne sıfatları alındığında kocaman bir boşluk… Tanıdık gelmedi mi Dolly size?

Soylu Oblonski, hayatın her anını doyasıya yaşamaya çalışan genç bir adam. Tüm zevk ve heyecanları tatmaktan çekinmeyen biri. Her zaman gülümseyen yüzü ve sevecenliği ile zengin mahkeme başkanı…

Neredeyse 100 yıl önce yazılmış hayali karakterler günümüzdekilerden ne farkı var acaba?

İnsan karakterleri toplansa, karşımıza kaç çeşit insan çıkar?

Aynı tip karaktere sahip insanlar, aynı davranışları mı sergiler?

1035 sayfaya yelken açan ben, sanırım okurken hep aynı soruyu soracağım:

“Karakterler hiç mi değişmez?”

Bir sonraki ayda iki cildi bitirmiş olarak ve karakterlerin tüm özellikleri ile karşınızda olacağım.

Saygılarımla…

Bu İçeriği Paylaş
Yazan Gülay Eker
Bağlantılar:
Öğretmen / Yazar
Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version