Artık Susma Zamanı

35 Görüntüleme
5 Dak. Okuma

Sevgili okuyucular, bugün sizlerle hakikatini arayan bir insanın karşılaşabileceği en önemli sınavlardan birine dair düşüncelerimi paylaşmak istiyorum. Hayat boyunca içten içe aradığımız bir yol vardır. Bu yol sonsuzluğa çıkar. Ancak yaşamın ilk perdesinde bu yolun farkında olmayız. Yolda olduğumuzu anlamamız ve ilerlememiz yıllar alabilir. Bu süreçte acılar çeker, kayıplar yaşarız.

İnsan, anne rahminin güvenli ortamından çıktığı andan itibaren, belirsizlikle tanışır. İlk endişe tohumları o zaman filizlenir. Yaşam, bir varoluş kaygısıyla başlar. İçinde bulunduğumuz çevrenin etkisiyle, beynimizdeki yazılım oluşur. Kendimizi gerçekleştirmek ve geleceğe bir iz bırakmak amacıyla yaşamaya başlarız. Hayatın ilk perdesi, gemimizin dümeninin başkalarının elinde olduğu dönemdir. Bu dönem, derin bir gaflet uykusuna benzer. Yaşadığımız olaylar ve deneyimler, içsel verilerimizi şekillendirir. Yeni bilgiler edindikçe yazılımımız güncellenir. Kapasitemiz oranında gelişiriz. Bir gün gelir, aynadaki toz silinir. Hakikati artık daha net görmeye başlarız. Zihnimizin kilitleri açıldığında, bir bilinç berraklığı yaşarız. O an, hakikat yolunda yürümeye başladığımızı fark ederiz. Artık kaygıların esiri değil, cesaretle ilerleyen bir yolcuyuz.

Bu yolculukta hiçliğe yaklaşmak mümkündür. Hatta belki ulaşırız da. Ancak bunu anlamanın ölçütü, nefse hâkimiyetimizdir. Zihnimiz bir binici, bilinçaltımız ya da egomuz bir attır. Eğer at, biniciyi yönetiyorsa henüz oraya varamamışızdır. Ama binici, atı yönetiyorsa; o zaman hiçliğe yaklaşmış olabiliriz. Yanlış anlamalara yer vermemek için bir noktayı vurgulamalıyım. Hiçliğe, ikilik bilinciyle ulaşmak mümkün değildir. “Ben” ve “öteki”, “bilinç” ve “bilinçaltı”, “âşık” ve “maşuk” gibi ikilikler, hakikatin yolunda engeldir. Hiçlikte bu ikilikler silinir. Geriye sadece aşk kalır.

İkinci Perde: Aşk Sarhoşluğu ve Sınavlar

Hakikat yolcusunun sınavları burada bitmez. Aksine, daha da çetinleşir. Yolcu, ikinci perdede hiçliğe erdiğinde, aşkın verdiği sarhoşlukla her şeyin bittiğini sanabilir. Eğer böyle düşünürse, çıktığı basamaklardan düşüp tekrar başa dönebilir. Yol kaygandır. Ancak tükenmeyen bir azim, kişiyi tekrar hedefine yöneltir. Bu perdede en büyük sınavlardan biri, çevrenin tepkisidir. Yolcu, hâlâ birinci perdede yaşayan insanlar tarafından anlaşılmaz. Onlar, birlik bilincine erişemedikleri için yolcuyu öteki olarak görür. Kendi nefslerinin tutsağı olduklarından, hakikat yolcusunu aşağılar, yargılar ve dışlarlar. Oysa farkında değillerdir ki; karşılarındaki kişi, kendi içlerindeki ışığın bir yansımasıdır.

Yolcu, toplumsal kalıpları kırdığı için her zaman yadırganır. Kurallara uymaz, duruma ve âna göre en doğru hareketi seçer. Bu da onu başkalarının yargılarının hedefi hâline getirir. İşte bu noktada yolcu, hâlâ nefsini terbiye edememişse, kendini savunma hatasına düşebilir. Bu da zihinsel yazılımında bozulmaya yol açar. En doğru tavır, sessizce dik durmaktır. Tevhide yaklaşamayan bir toplumun, bu hali anlaması mümkün değildir. Bu yüzden dışlanmak, hatta sürgün edilmek doğaldır. Gerçekten hiçliğe eren bir yolcu, içinde bulduğu huzurla dış dünyanın etkisine kapılmaz. Kim ne derse desin, o yoluna bakar.

Tartışma Tuzakları ve Zehirli Bilgi

Yolcunun ikinci tehlikeli alanı ise fikir tartışmalarıdır. Hakikatin sesini paylaşmak isterken, kendini tartışma içinde bulabilir. Tecrübesizse, kendi bildiklerinin doğruluğunu ispat etmeye çalışır. Bu da onu tekrar ikilik boyutuna çeker. Zira dünyada doğruluğu yüzde yüz ispatlanmış bilgi yoktur. Tartışma, karşı tarafın kendi fikrini dayatma savaşı hâline dönüşür. Yolcu, karşısındaki kişinin nifaka hizmet ettiğini fark ettiğinde hemen susmalıdır. Yoksa o tartışma, içinde büyüyen sevgi çiçeğini kurutur. Yolcuyu anlayamayanlar, eskiden etki edebildikleri bu insanın artık özgürleşmesini hazmedemez. Eskiden kendilerine danışan biri, şimdi bağımsız hareket ediyordur. Bu, onların varlık sebebini tehdit eder. Yolcu ise yalnızlığının bir nimet olduğunu bilir. Cemiyet, cemaat ya da fikir kulübüne ihtiyaç duymaz. Kendi özünden gelen bilgelik yeterlidir.

Tevhide Susarak Hizmet Etmek

Hakikat yolculuğu, özünü bulma yolculuğudur. Her olaydan, her canlıdan ve nesneden ders alır. Kendini şekillendirir. İkinci perdede olgunlaşan bir yolcu, artık ölmeden önce ölmeyi tatmış olur. Artık yetişkin-çocuk seviyesindeki insanlarla tartışmaz. Kimseyi yargılamaz. Sadece şahit olur. Varlıklarda ve olaylarda Hakk’ın isimlerine şahit olur. Vahdet-i Vücûd sırlarına yaklaşır. Bu noktada önemli bir karar alması gerekir: İkinci perdede, nefsin hiçliği tattığı Fenâ hâlinde takılı kalmamalıdır. Tevhidi bozmak istemiyorsa, susması gerektiğini fark eder. Artık susma zamanıdır. Konuşmak, tartışmak, başkalarının hayatına karışmak ya da bildiklerini anlatmak birliği bozar. Yolcu, bu evrede susarak tevhide hizmet eder. Özüne döner. Aşkla yanıp kül olduğu ikinci perdeden, üçüncü perdeye geçmek için yeniden doğması gerekir. Bunu, içinde bulunduğu noktada sonsuzluğu tam olarak hissettiğinde başaracaktır. Sustukça zenginleşir. Tartışmalardan uzak durdukça aynası temizlenir. Ve ilk kez, kalbinin güzelliğinin aynaya yansıdığını görür.

Üçüncü Perde: Anlatılamayan Hâller

Üçüncü perdeye geçen bir yolcu için artık yaşananlar anlatılamaz hâle gelir. Sırlarını kimseyle paylaşmaz. Hak’tan aldıklarını, sadece gerektiğinde halka sunar. Bilgiyi, onu taşıyamayacak olanlara anlatmanın, kendi hakikatine ihanet olduğunu bilir. Artık sadece ânı yaşar. İçine döner. Zamanın ve mekânın zincirlerinden kurtularak, noktanın içindeki sonsuzluğu deneyimler.

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Yazar
Yorum yapılmamış

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version