Aynanın Söylediği

Güvercin Gündoğdu 1.1b Görüntüleme 26 Yorum
5 Dak. Okuma

Bir telaşla fırladı yataktan, yine geç kalmak üzereydi. Kahvaltı sofrası çoktan hazır, Ayşe’yi bekliyordu. Annesi çayları doldururken:

“Hadi yavrum! İki lokma bir şey atıştırmadan çıkma yine evden. Anlamıyorum, ne olur biraz erken kalksan?”

“Üfff. Anne ya!.. Ah, ne olur sen de her sabah aynı cümleyi kurmasan, geliyorum işte.”

Özenle hazırlanmış sofraya inceden bir göz gezdirdikten sonra, masanın üstünde duran cep telefonunu aldı. Sofranın fotoğrafını çekip, “İyi bir kahvaltı yapmadan asla güne başlayamam.” notuyla paylaştı. Sofraya oturmadan kapıya yöneldi. Annesi, kahvaltı yapmadan çıkmaması için sitem ederken Ayşe geri döndü; bu kez kadraja annesini de alarak, “Anneyle içilen çay, mutluluğun diğer adı. Annelerimizin kıymetini bilelim.” notuyla bir fotoğraf daha paylaştı. Bu arada, diğer paylaşımına gelen yorumlara bakmayı da ihmal etmedi.

“Oooo, fesat Selin’e bak. Hemen de ‘Afiyet olsun canım’ yazmış. Eminim boğazımda kalmasını çok isterdi,” diye düşündü. “Sağ ol canım arkadaşım,” diye karşılık verdi. Mesajının sonuna kalp, öpücük ve tekrar kalp bırakmayı da ihmal etmedi. Saatine bakmasıyla yerinden fırlaması bir oldu.

Annesi:

“Bari bir bardak çay içseydin de öyle gitseydin. Neyse, hayırlı işler kızım, Allah’a emanet ol.”

Annesinin son cümlesi, Ayşe’nin ardına bile bakmadan çarptığı kapının arkasında yitip gitti. Yolda çocukluk arkadaşı Feyza ile karşılaştı. Hiç konuşmadan gözleriyle selamlaşıp geçip gittiler. Oysa, karşılaştıklarında tek söz edemeyen bu iki arkadaş, sosyal medya üzerinden birbirlerine övgüler yağdırıyordu: “Mucuk mucuk”, “Çocukluğum benim!”, “Eskimeyen dostum”, “Elbisen ne kadar yakışmış.” Feyza, liseden sonra hayatının aşkını bulmuş, hemen evlenmişti. 10 yılın sonunda dört çocuk annesi bir ev hanımıydı. Sosyal mecralardaki bütün “Anne-bebek” sayfalarının en aktif üyelerindendi. Kendi gibi ev hanımlarına yardımcı oluyordu: “Çok çocukla ev nasıl temiz ve düzenli kalır? Nasıl bakımlı kalabilirler? Kahve sunumunun vazgeçilmez aşamaları nelerdir?” gibi sorulara uzun uzun, kendi hayatından kesitlerle böbürlenerek cevap veriyordu. Yine tam istediği gibi bir soru gelmişti.

İsimsiz üye:

“Ya hanımlar! Bir yardımcı olun, kafayı yemek üzereyim. İki kızım var, biri üç diğeri bir buçuk yaşına girmek üzere. Evim hiç toplu kalmıyor. Bu saat oldu, daha hiçbir iş yapamadım. Sizler nasıl yapıyorsunuz, bir yardımcı olun.”

Heyecanla yazacağı cevabı düşünmeye başladı. Ne kadar iyi bir ev hanımı, ne kadar kusursuz bir anne olduğunu bir kez daha herkese gösterecekti. Ama bu öyle kuru kuru yazmakla olmazdı; bir de fotoğrafla kanıtlamalıydı. Sağa sola bakındı, masanın altına düşmüş, yarısına kadar süt dolu biberonu gördü. Biberonun üzerine yapışmış saçlara baktı, temizleyecek gibi oldu sonra vazgeçti. Eğilmeden, ayağıyla fotoğrafta çıkmayacak bir köşeye iteledi. Sehpanın üstündekileri koltuk minderinin arkasına tıktı. Odanın ortasında duran çorabı ve oyuncakları da biberonu itelediği gibi kadraj dışı bıraktı. Yamuk duran halıyı da düzelttikten sonra tamamdı. Çektiği fotoğrafları birkaç farklı efektle denedikten sonra birinde karar kıldı. Altına şu notu düşerek keyifle paylaştı:

“Vallahi canım, kusura bakma da dağınık olmanın çocukla bir ilgisi yok. Senin pasaklılığın. Ben de tam dört tane var. Senin sorunu görür görmez anlık fotoğraf çektim, düzene bakar mısın? Akşama yemeğim bile hazır. Çocuklar şu an odalarında etkinlik yapıyor, çıt çıkmıyor. Kahvem bitince ben de onlara katılacağım. Umarım yardımcı olmuşumdur. Başka sorun olursa da lütfen çekinmeden yaz canım. Kolay gelsin.”

Bunları yazarken içeriden çığlık çığlığa kavga sesleri geliyordu:

“ANNEEE! Ömer saçımı makasla kesiyor!”

“Ama önce o benim saçıma sakız yapıştırdı, ANNNEE!”

Geri kalan cümleler çığlık seslerine karışıyordu…

Feyza, hiç oralı olmadı. Gözleri telefonda, kısık sesle:

“Yiyin birbirinizi, bıktım be akşama kadar Anne! Anne! Anne!”

Heyecanla gelecek iltifatları bekliyordu. “Sizi takdir ettim”, “Maşallah size dört çocukla”, “Etkinlik olarak neler önerirsiniz?” gibi mesajlara nasıl karşılık vereceğini düşünüyordu. Attığı fotoğrafa yağmur gibi yorum yağmaya başlamıştı. Bu nasıl olurdu? Gelen yorumları okudukça başından aşağı kaynar sular döküldü.

Selma ÇOKBİLEN (isimli üye):

“Püüü! Sen önce kendi pisliğine bak.”

“Kesin bana gıcık olan bir üyedir. Hatta bu hesap sahte. Evet, evet, kesin sahte, soyadından belli,” diye düşündü. Fakat arkası kesilmiyordu.

İnci GÜRLEYEN (isimli üye):

“Etkinlik saatiymiş! Sen önce o yerdeki biberonu al da güzelce dezenfekte et.” (kızgın surat)

Feyza, paylaştığı fotoğrafa bakınca düşmemek için kalktığı koltuğa tekrar oturdu. İlk bakışta hiçbir şey göremese de dikkatli bakınca fark etti. Odanın sol köşesinde bulunan konsol aynasından kareye yansıyan dağınık bir koridor ve teki olmayan çorabın altında kalmış, yarısı süt dolu biberon. 🙂

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Öğretmen / Yazar
26 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version