Aynı Lisan Aynı İnsan

Amine Çalışkan 794 Görüntüleme 1 Yorum
3 Dak. Okuma

Efkar-ı Umumiye’nin sair toplumlara nazarı ve teemmüli ile aynı toplum içindeki şahsiyetlerin birbirine nazarları arasında, harsi ve dini ihtilaflar dolayısıyla, nazarlar daha keskin, mümeyyiz ve belirgin olur.

Aynı hars ve itikada sahip insanların birbirine nazarı ise biraz daha mülayim ve kaygan olabilir. Bu hâl, cemiyetlerin içtimaî dinamikleri ve haricî tasavvurları arasındaki farkların daha vazıh bir surette tebarüz etmesine sebep olur.

Diğer toplumlara yönelik bakış, kültürel ve dini farklılıkların etkisiyle daha sert ve ayırıcı olabilirken, aynı kültürel ve dini değerlere sahip bireylerin birbirine bakışı daha esnek ve hoşgörülü olabilir. Bu durum, toplumların iç ve dış algıları arasındaki ayrımı daha net hale getirir ve toplum içindeki bireylerin birbirine yaklaşımını daha anlayışlı kılar.

Gayemiz anlamak ve anlaşılmak olsa da, fikren yönler değişebilir. Yapıcı bir toplum olduğumuz kadar yıkıcı bir toplum olduğumuz gerçeğini görmezden gelemeyiz.

Her insanın bir yeteneği, anlayış çizgisi, hayata bakış açısı vardır. İşte kültürel saygı burada başlar: aslında olduğu gibi kabullenmeli mi?

Birbirimizin değerini, farklı toplumlar ve kültürler, farklı ülkeler içinde daha net görebiliriz. Meyve vermeyen ağaç, meyvesiz diye kesilmez; gölgesinde dinlenmek daha elzemdir. Aynı şekilde, meyve veren bir ağaç taşlanmaz, sarsılmaz, incitilmez.

Alimden öğüt alan bir insanın, zalimden ders ve tecrübe aldığını ve üstünlüğün ancak “TÂKVA” olduğunu unutmayalım. İnsanları ve fikirlerini görmek istediğiniz, duymak istediğiniz sınırlar içine sıkıştırmak; Yaradan’dan ötürü yaradılanı sevme erdemliğini bir nesne veya objeyle mübadere etmekten öteye geçmez.

Kâinatın her zerresine muhtaçken, her güzelliği insanoğluna eşit nakşeden Yaradan, nasıl olur da insanlar kendini sınıflara ayırır? Rütbe ve statü dünyalık değil, ebediyete dair olmalı. Olduğu gibi, aklı, zekası ve yeteneği kadar, fikre saygı duyarak, eleştirmeden binbir çiçeğin, binbir nimetin ederi neyse Yaradan bizlere hiçbir şeyi sebepsiz yaratmadıysa sorarım: insan neden zebil edilir?

Herkes birbirinden mükellef ve herkes bir duaya muhtaç. Yılanın zehrine dahi muhtaç. Hiyerarşik basamak en alttan başlayarak, en üste kadar olmazsa olmazdır.

Hizmetçi kim diye sorulduğunda kimse ben demez lakin her birey bir diğerine hizmet eder. Ve bu hizmet vahdet içinde yaşamak için elzemdir. Konfor alanından, kontrol alanına; aile, arkadaş, toplu yaşam refahı toplum bekası için kâfi ve ketum bir zihniyet gerektirir. Kurak bir toprak yağmura vuslata tabidir…

Her tevafuk, bir sırdır. Her sır ise bir hikaye, her hikaye bir insan, bir insan, bir ömür, sonsuz şükür ve tefekkür sebebidir. Aynı bahçenin farklı renkte çiçekleriyiz. Gayemiz dinlemek, anlamak, anlaşılmak.

Sevmeye yeniden başlayalım. Gökyüzü hatrına, yeryüzü vefasına, mavice olsun hayaller, umutları güneşte demleyelim. Yıldızları aşka ikna edelim. Yeniden sevelim birbirimizi. Kaybedilen onca sevdanın rövanşına, koyalım kalpleri ortaya…

Yolunuz gül renginde, gül kokusunda olsun her daim.

Sevgilerimle.

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Yazar
1 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version