Bayram günleri; insanın sevdiklerini hatırladığı, sevinç ve hüznün birbirine girdiği en güçlü günlerdir.
Uzakta olanlar, günlerce hazırlık yapıp, yola çıkarlar. Gurbetlik zordur. Yola düşünce, heyecan daha da artar. Kavuşmak yaklaştıkça, kalp bir başka çarpmaya başlar.
Çocukken bindiğim bir otobüsün, ön kısmında yazan yazıyı hep hatırlarım. “Sizi sevdiklerinize kavuşturur.” Ben hemen şunu düşünmüştüm. “Giderken evet ama ya dönerken?”
Gidişler bir kavuşma, dönüşler ise yine bir gurbet. Yıllar geçse de bu sözü her gördüğümde hala içimde buruk bir his oluşur.
Yollar aşılıp kavuşmalar yaşanınca, gurbetliğe biraz ara verilir. Bavullar bir kenarda dururken büyüklerin elleri öpülür, sarılmalar başlar. Hemen çay suyu konulur, sofralar kurulur. Benim en mutlu olduğum anlar (şimdiye kadar bunu kimseyle paylaşmadım), tek tek odaları gezip değişiklikleri görmek olmuştur.
Yeni alınan eşyalar, yeri değişip çok daha iyi duran koltuklar, boyanan duvarlar, değişen beyaz eşyalar, yeni çerçevelenen resimler…
Gurbetliğin en derini de, kavuşmanın olduğu anlarda kavuşamadıklarındır.
Kurbet için de gurbet….
Sözlükte “yaklaşmak, yakın olmak” anlamında mastar olan kurbet (karâbet), isim olarak “yakınlık, akrabalık” manasına gelir.
Kaybettiğimiz sevdiklerimiz; kavuşma anlarında daha çok kalbimizi acıtır.
Günlük koşuşturmalar içinde yokluklarını bir nebze unuturuz. Ama o özel günlerde…
Herkese sarılıp, vefat eden anne, baba, eş, çocuk, kardeş ve sevdiğine sarılamamak… Sesini her kapı arasından duyacak ümidi beslemek.
“Geldin mi oğlum?” diyen anneyi, “kardeş hoş geldin” diyen bir ağabeyi, “yolculuk nasıl geçti kızım?” diyen babayı ve diğerlerini kulaklarımız hep arar durur.
Ama dünyadayız işte… Bir yanı doğum, bir yanı ölüm. Bir yanı kavuşma, bir yanı ayrılık. Bir yanı kurbet, bir yanı gurbet. Kavuşmalar içine, hep bir ayrılık gizlenmiş sanki. Dünya bağırırcasına kendini hatırlatıp “burası gurbet yeri” diyor.
İnsan dünyada, bu yüzden hep bir yarım kalıyor. Sanırım hep de kalacak. Söylenmemiş sözcüklerle ayrılacak sevdiklerinden. Sıkamadığı küs eller hep boşlukta sahipsiz kalacak.
Birden olacak ayrılıklar ve birden bitecek her şey.
Tüm yapılamayanlar, askıda unutulan eşya gibi boşlukta asılı kalacak.
Kurban Bayramını ve Babalar gününü bu yıl aynı gün de kutladık. Kurban Bayramı:
Hz. İbrahim (a.s.) ve Hz. İsmail (a.s.). Babanın oğulla, oğlun babayla imtihanı. Hz. İbrahim’in (a.s.) itaati, Hz. İsmail’in (a.s.) teslimiyeti.
Babasız geçen bir bayram; gülümsemenin ardında ki hüzne benzer. Hele de Kurban Bayramı. Babasız bir evde kurban kesmek çok da kolay değildir. Babanın varlığı çınarın gölgesi gibi herkesi kuşatır.
Onun yokluğu bir yanımızı hep bir boşlukta bırakır. Evin büyük abisi bu işi devralsa da babanın boşluğu hep kalır.
Babasını daha yitirmemiş dostların kıymetini bilmelerini, benim gibi babasını yitirmiş olanlarında öteler de kavuşmasını ümit ediyorum.
Tüm İslam aleminin Kurban Bayramını kutlar, kurbetlerin çok, gurbetlerin az olduğu ömürler dilerim…
Duygu yüklü bu kadar güzel anlatılamaz di
Yutkunamadım yazı harika😥