İnsanın hayatı boyunca bir şeylere bağlanma ihtiyacı, anne karnındayken başlar. Bir kordonla anneye bağlanırız. Doğarız, bu sefer de anne göğsüne bağlanırız. Büyümeye başladıkça anne babanın elinden tutarız. Kendi kendine ayakta durunca bu sefer kalben bağlanırız. Yani insanın fıtratında bağlanmak var.
Bağımlı olmak ile bağlanmak arasında çok hassas bir eşik vardır. Eğer o eşikte dengede duramaz ise insan, işler biraz karışır. Sevgi, minnettarlık gibi hisler bizi başta ailemiz olmak üzere zamanla hayatımıza dahil olan kişilere hatta inançlara, evcil hayvanlarımıza bağlı olmamızı sağlar. İnsanın bir değere bağlı kalması, o her ne ise bir sadakat duyması güzeldir. Fakat bu bağlılık zamanla bağımlılığa dönüşürse işte o zaman pozitif duyguların negatife dönmesi an meselesidir. İnsan eğer güçlü bir psikoloji ve ruh haline sahip değilse hayatının olumsuz zamanlarında herhangi bir maddeye bağımlılık geliştirebilir. Hatta hayatındaki bir bireye de öyle. Bunu en çok duygusal ilişkilerde görürüz. Aşk adı altında zamanla gelişen ve genelde duygusal olarak zayıf olan kişilerin bir kaçış noktası olarak gördüğü hayatındaki insana bağlılık zamanla bağımlılığa dönüşebiliyor. Bu bağımlılıklar farkında olmadan gelişebildiği gibi aynı zamanda da zorunluluktan da meydana gelebiliyor.
Zorunluluk, bağımlı olmayı getirmez fakat şartlar bunu gerektirebilir ve kişi zamanla bu durumu normalleştirir. En çok görülen örnek ise ekonomik bağımlılıktır bana göre ve bunun örneğini maalesef ki en çok kadınlarda görürüz. Günümüzde gerek kırsal kesimde olsun gerek metropollerde olsun. Gerek okuyamamış gerek yüksek eğitime sahip kadınların çoğu dışarıdan ne kadar güçlü görünse de aslında hep bir bağlanmaya ihtiyaç duyarlar. Kadının korunup kollanma ve kendini her anlamda güvende hissetme ihtiyacı onu ekonomik olarak da bağımlı olmasına iter. Yapılan araştırmalarda kadınların erkeklere göre daha bağımlı olmasının nedeni, ergenlik ve çocukluk arasındaki ruhsal gelişim ile ilgi. Yani oldukça varlıklı ya da eğitimli olsa da kadınların çoğu duygusal olarak bağımlılık geliştirmeye müsait.
Yetişkinlikte yaşadığımız her sorunun temeli çocukluk ya da ergenlikten geçiyor maalesef. Geçmişe dönüp yeniden rolleri dağıtamayacağımıza göre. Geldiğimiz noktada bize zarar vermeyecek en doğru ve iyi adımlar atmak gerek. Şartlar değişebilir. Önemli olan bu şartlara nasıl uyum sağladığın. Bağlılık duyduklarımızı zamanla dengeli bir bağımlılık üzerine oturtmak belki olabilir. Kurban rolü oynamadan, toplumda sağlam kalabilmek yine senin elinde. Ruhen güçlüysen her türlü güçlüsün…