Farz edin ki arkadaşınıza bir mesaj yazdınız, fakat size hemen cevap vermedi. Size yanıt vermediği bu süre içinde arkadaşınızın sizi önemsemediğini ve kendinizin de sevilmeye, değer görmeye layık biri olmadığınızı düşünebilirsiniz. Ya da tam tersine arkadaşınızın belki de meşgul olduğu için size hemen yanıt veremediğini düşünebilir, kendinizin de saygıya ve sevgiye layık bir birey olduğunu düşünebilirsiniz. Eğer arkadaşınız müsait olduğu halde size cevap vermiyorsa bu durumu size yapılan bir saygısızlık olarak algılayabilir ve o kişiye karşı daha mesafeli davranmayı isteyebilirsiniz, çünkü kendinizi saygıya ve ilgiye değer bir kişi olarak görüyorsunuzdur. İşte tıpkı bu örnekteki gibi kişinin kendisini ve başkalarını algılama biçimi kişiden kişiye farklılık gösterebilir. Bu farklılıkların kaynağı da kişinin bağlanma stilleri ile ilişkilidir.
Bağlanma stilleri, kişinin kendisini ve başkalarını nasıl değerlendirdiği ve algıladığı ile ilgilidir. Bowlby, bebeklikte bağlanma üzerine önemli çalışmalarda bulunan ilk kuramcıdır. Teorisinin temellerini psikanalitik kuramın ve hayvan davranışlarını inceleyen etolojinin verilerinden yararlanarak oluşturmuştur. Yetişkinlikte bağlanma konusu üzerinde de ilerleyen yıllarda Hazan ve Shaver isimli çalışmacıların önemli katkıları olmuştur. Tüm bu araştırmalara göre bağlanma stilleri 3 başlık altında incelenir:
- Güvenli Bağlanma: Bu bağlanma stilinde bebek, ebeveyni veya bakım veren kişi tarafından yeterli ilgi ve sevgi görmüştür ve bu sayede özgüven gelişimi için ilk adım atılmıştır. Şefkatli ve ilgili tutumlar, bebeğin kendisini güvende hissetmesini sağlar. Böylece bulunduğu ortamı keşif sürecine geçer. Bu evrede bir tehlike ile karşılaşırsa bakım veren kişinin veya ebeveynin kendisine yardımcı olabileceğini bilir, bir anlamda bakım vereni sığınak olarak görür. Sonuç olarak bebek her durumda kendini güvende hisseder, ebeveyninden yeteri kadar ilgi gördüğü için kendisini değerli ve sevgiye layık bir birey olarak algılar. Etrafındaki kişiler için de olumlu algı geliştirir. Böylece bebeğin yetişkinlikte de özgüvenli, girişken, sorumluluk sahibi bir birey olma ihtimali artar.
- Kaygılı Bağlanma: Bebeğin ebeveyn veya bakım veren tarafından yeterli düzeyde ilgi ve sevgi görmemesi ve yalnız kalması sonucunda oluşan yoğun kaygı ve korku duygularına bağlı olarak gelişir. Bu süreçte bebek sevilmediğini düşünür çünkü ilgi görmemiş veya bir süre terk edilmiştir. Dolayısıyla kendisine yönelik negatif algı geliştirir. Etrafındaki kişiler de bebek için olumsuz niteliktedir. Ebeveynin veya bakım verenin tekrar geri dönmesiyle bebek, sakinleşmeye başlar, ancak bu durum zaman alır. Bu tip bağlama stili geliştiren bebeğin ilerleyen yaşlarda özgüvensiz, kendisini sevgiye ve ilgiye layık görmeyen, çekingen ve sorumluluk almaktan kaçınan bir kişilik geliştirilmesine yol açabilir.
- Kaçıngan Bağlanma: Bakım verenin veya ebeveynin bebeği yalnız, ilgisiz ve sevgisiz bırakması sonucu oluşur. Bebek ebeveynden ayrılışından etkilenmemiş gibi görünür. Etraftaki nesnelerle ilgilenir ve bakım veren kişi geri döndüğünde onunla ilgilenmez. Oyuncaklarıyla oynamaya veya etraftaki nesnelerle ilgilenmeye devam eder. Bu bağlanma stili de ileride bireyin yakın ilişkilerden uzak durmayı tercih etmesine sebep olabilir, çünkü diğer insanların güvenilmez olduğuna dair bir algı gelişmeye başlar.
Bowlby, Hazan ve Shaver’ın çalışmalarının ardından Bartholomew ve Horowitz isimli araştırmacılar, bağlanma stilleri konusunda önceki çalışmalardan da yararlanmak suretiyle daha ayrıntılı veriler sunmuşlardır. Buna göre yetişkin bağlanma stilleri, kişinin kendisini ve çevresini algılayış biçimi açısından olumlu ve olumsuz olarak değerlendirilir.
Bartholomew ve Horowitz’e göre bağlanma stilleri 4 başlık altında incelenir:
- Güvenli Bağlanma: Bu bağlanma stilinde birey, kendini sevilmeye ve ilgi görmeye değer biri olarak görür. Etrafındaki kişileri de güvenilebilir bir birey olarak algılar ve böylece hem kendisine hem de çevresindeki kişilere karşı olumlu bir düşünce modeli oluşturur.
- Saplantılı Bağlanma: Bu kişiler takıntılı ilişkiler içinde olurlar ve iletişimleri de buna göre şekillenir. Saplantılı bağlanan bireylerin kendilerine yönelik algıları olumsuzdur, sevilmeyecek ve beğenilmeyecek bir kişi olduklarına inanırlar. Ancak başkalarına yönelik algıları da olumludur. Onlara göre diğer insanlar ilgi ve sevgi görmeye layıktır; ancak kendileri değersizdir. Genellikle karamsar, özgüvensiz kişiliklerdir.
- Korkulu Bağlanma: Bu bağlanma stilinde kişinin hem kendine hem de başkalarına karşı olan algısı olumsuzdur. Birey kendisinin değersiz ve önemsiz biri olduğuna inanır ve başkaları da ona göre güvenilmezdir. Korkulu bağlanan birey, terk edilme korkusu yaşadığından yakın ilişkilerden kaçınır. Ve böylece kendini reddedilmekten koruduğuna inanır.
- Kayıtsız Bağlanma: Bu kişilerin kendilerine yönelik algıları olumludur; ancak başkalarının olumsuz nitelik taşıdığına inanırlar. Genellikle başkalarıyla yakın ilişki içinde olmak istemezler, hatta duygusal bağları gereksiz bulurlar.
Kişinin olumlu bir ruh haline sahip olup diğer insanlarla olan ilişkilerini sağlıklı bir şekilde yönetebilmesi güvenli bağlanma stilinin benimsenmesine bağlıdır. Kaygılı, korkulu ya da kayıtsız bağlanan kişi özgüvensiz, sorumluluktan kaçan, çekingen veya agresif bir kişilik yapısı oluşturabilir ve bu durum kişinin hem kendi iç dünyası hem de sosyal çevresiyle ilişkisi açısından sağlıksızdır.
Bireyin özgüvenli, girişken, sorumluluk sahibi bir kişilik yapısı geliştirmesinde çocukluk döneminde ebeveynlerinden gerekli ilgi ve sevgiyi görmesinin payı büyüktür. Bu dönemden itibaren yeterince şefkat, sevgi ve değer gören kişi, hem kendisine hem de başkalarına karşı olumlu ve sağlıklı algılar geliştirir. Böylece duygusal ilişkilerinde de güvenli bağlanma stilini benimser; düşünce, duygu ve davranışları da bu yönde şekillenerek güçlü ve olumlu bir psikolojiye sahip olur.