Bağlanmak; bir kimsenin başka bir kimse, eşya, düzen, hayvan, mekân veya bir takımla arasında gözle görülmeyen duygusal bağ kurmasıdır. Bir bağın sağlıklı olup olmadığı o kimseyi ya da bağlandığı şeyi olumsuz etkileyip etkilemediği ile ölçülebilir.
Hisseden her canlı bağ kurabilir. Bağlanmak bir ihtiyaçtır. Hayata tutunduğumuz daldır. Sevdiklerimize, sahip olduklarımıza ya da bir şekilde olamadıklarımıza bağlanırız. Bağlanamadığımızda boşlukta hissederiz kendimizi, tutunamayız hayata, düştükçe düşeriz. Düşerken yine tutunmaya çalışır, tutunabilirsek bağlanırız. Eğer düşersek ve dibi görürsek en dibe bağlanırız, yükseklere bağlanırız, umuda tutunur, en sonunda umuda bağlanırız ama bir şekilde bir şeylere hep bağlanırız. Çünkü bağlanmak bizim için ekmek gibi su gibi bir ihtiyaçtır.
Bir takıma bağlanırız, onun renkleri olur dünyamız. Yeryüzündeki o takıma ait tüm renkleri fark etmeye başlarız. Renkler daha bir derinlik kazanır ve hayatımızdaki birçok nesne ile özdeşleşmeye başlar. Takımın maça hazırlanması bizim için onurdur. Onlarla aynı coşkuyu yakalamaya çalışırız maç öncesi. Onlarla oturur onlarla kalkarız. Yenildiğinde dünyamız yıkılır, kazandığında dünyalar bizim olur.
Çocuklarımıza, eşimize, dostumuza bağlanırız. Bu bağları güçlendirmeye çalışır arada gerilimine müsaade ederiz. Bağlar olmadan yapamayız, bağları kontrol etmeden duramayız. Bağlar bizi bir araya getiren en önemli unsurdur. Hatta bir araya getiren ne varsa bağ adını koymaya heveslenmişizdir. Saç bağı, ayak bağı, ayakkabı bağı, boyun bağı gibi…
Bağlandığımız kişiye öyle çok anlam yükleriz ki o bile bu yükü kaldıramaz bazen. Ya bizi bırakır gider ya da değer bilmez. Abartmakta üstümüze yoktur, bağlanmakta da suyunu çıkarırız.
Ruhen tatmin olmayan bir insan bağlanmaya herkesten daha şiddetli bir şekilde ihtiyaç duyar. Çocukken ebeveynleriyle, özellikle annesiyle sağlıklı bağ kuramamış kişilerde ilerleyen yaşlarda aşırı bağlanma gibi sağlıksız ruh halleri baş göstermektedir. Bunun temel nedeni duygu boşluğudur. Tatmin edilmeyen bu duygular madde bağımlılığı ile sonuçlanabilir. Günümüz gençlerini bu seçime iten en önemli faktörlerden biri de aile tarafından kurulamayan bağ neticesinde duygu boşluğuna düşen gençlerin özellikle arkadaş ortamında gerek kabullenilmek gerekse bu boşluğu doldurmak ihtiyacı ile sigara, alkol ve madde bağımlılığına başvurmasıdır.
Küçükken terk edilmiş, istismar edilmiş, gerekli duygusal bağı ailesiyle kuramamış kişilerde ilişki boyutunda güvenme ve inanma problemi görülebiliyor.
Kaygı düzeyi yüksek kişiler bir ilişkiye başladığında mutluluğu da partnerine göre değişkenlik gösteriyor. Onun tavırlarına göre şekilleniyor hayatı. Attığı mesajlardan tutun yazdığı kelimelere kadar binbir anlam yükleyebiliyor. Çok fazla detaylara takılıp erken kanılara varabiliyor. Bu tarz ilişkiler daha çok karşıdakini yıpratıyor ve ilişki uzun soluklu olmuyor.
Bağlanmada güven var ise doygun ve tatminkâr ilişkiler yaşanıyor ve ilişki uzun soluklu oluyor. Kendine güvenen kişilerde çevresindekilere karşı güven duymaya yönelim vardır. Güven için zemin hazırlanan ortamda daha sağlıklı ilişkiler yaşanmaktadır.
Toplumumuzda en büyük sorunlardan biri bağlanmak olduğu kadar diğeri de bağlanamamaktır. Sever, ilgi duyar ama bağlanamaz bu kişiler. Bağlanmak onlar için özgürlüğün elinden alınması ve kendine kurduğu yalnız ve mutlu hayatın sarsıntıya uğramasıdır. Bağlanmaktan o kadar korkarlar ki mutlu olacakları büyük aşkları bile kaçırırlar. Hep bir şüphe duyar, huzurlu yalnızlığı bozulacak zannederler. Yalnızlıktan yakınsalar da âşıktırlar yalnızlıklarına. Bu yüzden bağ kurmaktan kaçınır, yalnızlığın huzurlu kucağına sığınırlar. Ara sıra kabuklarından çıksalar da mutludurlar bu şekilde.
Bağlanır insan… Öyle bağlanır ki bazen, kendi varlığını hiçe sayarcasına. Onun bir bakışına, bir gülüşüne, kalem tutuşuna bağlanır. Dudağından çıkacak bir söze, ritmini bozan kalbinden kalbine bağlanır. Onunla kurduğu hayallere bağlanır, doğmamış çocuklarına; doyurur, besler büyütür onları. Aymazlığına bağlanır, umarsızlığına, yokluğuna, hiçliğine, sevgisizliğine, ilgisizliğine bağlanır; sevgisizliğine… İnsan bağlanmaya görsün, hiç hak etmeyene de bağlanır. Bağlandığı kişinin umurunda olmadığını bile bile, sefilliğine, kimsesizliğine, çaresizliğine kahrederek bağlanır bazen insan.