“Kendi kötü işlerine
İnsanlar soluk soluğa koşarken,
Mart ayı yağmurlara rağmen gülerek
Gizlice baharı hazırlar.”
(Teophile Gautier)
Onanmış bir karanlığa mahkum kısa günlerin paltosu içinde yatıyor kara kış. Dünya Kadınlar Günü ve Ramazan’ın çakıştığı mart ayının ortalarındayız. Hava sıcaklıkları bir haftadan diğerine öyle değişken ki, 10 derece birden ya düşüyor ya artıyor. Meteorolojik tahminleri takip edişim takıntılı bir alışkanlığa doğru gidiyor ve beni kat kat giydiren soğuğa direniyorum.
Pencereyi her açtığımda, henüz yapraklanmamış yaşlı çınarın tepesinde, derme çatma yuvasında bekleyen yavrularına yiyecek taşıyan dişi karganın kulak tırmalayıcı gaklamasıyla karşılaşıyorum. Yağmurları, onunla mücadele eden rüzgârı, bulutsuz göğü iyi bir şeyin belirtisi olarak görmekten başka çare yok. Doğa yatağından kalkıp canla başla çimene, çiçeğe kesmeye başlıyor. Zamanın akrepli yelkovanlı her adımında gizemini yitirmiş çıplak ağaçlar taze sürgün verecek, -özellikle erkenci badem ağaçları her yıl olduğu gibi bu yıl da bahara ilk çiçek açan olmaya heveslenecek.
Karatavukların sabahın seherinde yankılanan içli solfejleri Ramazan’ın kutsiyetiyle harmanlanarak mart ayının tilavetine dönüşüyor sahur vakitlerinde.
Biyoritmimizdeki, hormonlarımızdaki fark edilebilir değişiklikler, hayvanların çoğalma içgüdüsünün zirveye çıkması, günlerin tatlı bir telaşla uzaması, yükü bunca ağır Mart ayının hamaratlığıdır şüphesiz. Yaren leylek de balıkçı Adem Amca’nın kayığına on dördüncü kez konduğuna göre, bahar artık eşiktedir.
Zerdüşt inancına göre ışık karanlığı yenmeye başladı. Sümer’in aşk ve bereket tanrıçası İnanna ile kocası çoban tanrısı Dumuzi kavuştular, anestezi altındaki yeryüzü bereket burcuna giriyor. Yeryüzünün yası kış, içimizin yasının öz suyunu kurutuyor. Tabiatın yeniden canlanışı, yaşam-ölüm-yaşam döngüsü kuralınca devam ediyor. Pastoral şiir çiçekleri açıyor kırlarda sıra sıra, -çok sevdiğim kadife çiçekleri bahçelerde. Anneannemin gözleri cimrilikten kurtaran düzenli ve renkli bahçesi de öldü kendisi gibi, her şey gibi. Hayat devam ediyor. Kayıplarımız güzelliğe olan saygımızı yitirtmiyor.
“Ey tımarhane! Müjde, divâneyiz, aklın bildiğinden uzaklaşmışız, çünkü nevruz gelmiştir.” Fehim
Neredeyse üç bin yıllık bir tarihi olan Nevruz, Bahar Bayramı dünyanın en eski bayramı olarak, İran’da, Ön Asya başta olmak üzere, dünyanın ve ülkemizin çeşitli bölgelerinde ateşler yakılarak, danslar edilerek kutlanıyor. Ağaçlara güneşten etkilenmesin diye bezler bağlandı bile birçok kültürde. Güneş her zamanki gibi bu bahar da başrolde.
Bir Anadolu Nevruz geleneğine göre akarsulardan su taşınıp eve getirilirmiş ve ayağı uğurlu bir misafirin eve gelip “Mart’ınızı bozuyorum.” demesi beklenirmiş.
Yeni güne, sunacaklarına umutla ve gönüllü uyanmak. Dünyanın gizleyecek bir şeyinin kalmadığı günlere. Güneşin gökyüzündeki krallığını yeniden ilân etmesi. Mısırlı Diva Ümmü Gülsüm’ün Al-Attal şarkısındaki gibi “Ve güneş ateş gibi doğuyor.” her uyanışta. Bahar artık gelebilir!
Yaratıcının başyapıtı olan doğa, her baharda güneşin karşısına sere serpe uzanırken, çayırlar yemyeşil deniz gibi dalgalanırken akasyalar, ıhlamurlar mis kokularını havaya sızdırmaya hazırlanırken, insan ruhu bu güzelliğin karşısında yoğun bir hayranlık duygusuyla yüceliyor, heyecanlanıyor. Doğanın canlanışı karşısında insan, Victor Hugo’nun deyimiyle, ‘artık başka bir kalbe sahip oluyor.’
“Yılda bir kere kendini verir toprak,
Yılda bir kere yarılır bahçeler hazdan.
Rabbim, ne güzel yarılır.
Biz de bir kere sevinebilseydik,
Çiçek açmış ağaçlar gibi, çıldırasıya.
Kim bilir, belki bir gün sulh olunca
Biz de deliler gibi seviniriz,
Ağaçları ve baharı taklit ederiz.”
der Bedri Rahmi Eyüboğlu.
Ağaçlar gibi, insan ruhu için de bahar bir çiçeklenme, bir yenilenme biçimidir, dönemidir. Yenileneceğiz, çiçekleneceğiz, sevineceğiz.
Bahar artık gelebilir!
Baharın birleştirici ve şifalı gücünden faydalanacağız, yüreğimizi besleyen milyonlarca parlak ümidin eşliğinde. Tıpkı bir şairin dediği gibi: “Bu bahar bir duadır, çok fazla acı çekmemek için. Birlikte bulacağız, iyileşebilmek için.”
Bahar artık gelebilir!
çok güçlü bir kalem ve oınu okumak ayrı bir sevinç. kutluyorum değerli arkadaşım, daha nice yazı da buluşmak dileğiyle saygılar…