Yokluğuna alışamadı hala,
Ne bu küçük ev,
Ne şu yatak,
Ne de ben…
Gittiğin gün gibi her şey,
Hiçbir şeye dokunamadım.
Dokunduğum her şeyde sen vardın,
Biliyor musun?
Temizlik dahi yapmadım,
Senden geriye kalan izlerin silinmesin istedim…
Mesut musun şimdi?
Yine gülüyor mu gözlerin?
Ya beni,
Beni hatırlıyor mu yüreğin?
Geçenlerde duydum,
Emlakçının biriyle yaşıyormuşsun…
Üstelik hala nikahına almamış seni,
Sen böyle değildin,
Büyülemiş olmalı seni evleri mücevherleri…
Bense yine aynı ben,
Küçük bir evi olan,
Ufak bir tekneyle balıkçılık yapan,
Aynı ben…
Ama nedendir bilmem,
Daha suskunum artık…
Ne güleç bir yanım var,
Ne de sohbet etmeye dilim.
Akşamları doğruca eve gidiyorum yine,
Elimde birkaç balıkla,
Ne zaman gelsem kapının eşiğine;
Sanki sen karşılayacaksın beni,
Önce gözlerin gülecek,
Sonra elimden balıkları alıp, beraber kızartacağız…
Ve sen salatayı yaparken,
Her zaman yaptığım gibi,
Seni defalarca öpeceğim…
Yaramaz bir çocuk gibi azarlayacaksın beni,
Ama ne yapsan yürekten kızamayacaksın…
Ve en sonunda aynı yatakta sabaha kadar uyuyacaktın kollarımda.
Şimdi o yatakta ne vakit gözümü açsam,
Sen olmayacaksın.
Ne sarışınlığın önüme gelecek aniden,
Ne de gözlerin,
Gözlerin gülecek öyle derinden…