Her şeyi yıkıp yakarak mı, canlara kıyarak mı kazanılır zafer? Yoksa yapıcı, barış içinde, sevgiyle yaşayarak mı? Gerçekten aklım almıyor. Lütfen anlayan biri bana anlatsın. Gerçekten, bu savaşın bir galibi var mı? Hiç sanmıyorum. Ama onca mazlumun ahı mutlaka çıkar. Bunu çok iyi biliyorum. Hangi kötülük yapanın yanına kar kalmış ki onca masumun ahı kalsın? Her zaman olduğu gibi ilahı adalete sığınıyorum. Sessiz kalamıyorum. Çünkü biliyorum, zulmü eden kadar, sessiz kalan da suçlu. Haklının yanında, savaşın karşısındayım. Evlatlar ölmesin, analar ağlamasın, yürekler yanmasın artık, yeter. Buna dur demek lazım, savaşa dur demek lazım. Dur savaş, dur, dur, dur!!! Yüreklere düşen ateşi hiç bir su söndüremez. Hiç bir ses, savaşta evladını kaybeden bir anneninki kadar acı olamaz. Merhamet sahibi hiç bir insan, buna sessiz kalamaz. Çünkü yüreği dayanamaz. Ateş düştüğü yeri yakmaz. Ateş sadece düştüğü yeri yakmamalı. Bir yerlerde, bir masum, zulüm görüyorsa, diğerleri rahat edememeli.
Çocuklar ölmeyi değil, yaşamayı hak ediyor. Çocuklar korku çığlıkları değil, sevinç kahkahaları atmayı hak ediyor. Masum insanların hak ettiği savaş değil. Yalvarırım susmayın. Bu günaha ortak olmayın. Gül kokulu, kutsal toprakların kan, ölüm konmasına rızam yok. Sizin de olmasın. Göz yummayalım bu felakete. Fırsat vermeyelim zalimlere. Ölüm, savaş dursun, anaların, babaların, mazlumların yaşı dinsin. Bu yazıyı 29 Ekim Cumhuriyet Bayramında yazıyorum. Bu vesileyle hepinizin Cumhuriyet Bayramını kutluyorum. Sevgi, saygı, barış içinde, huzurlu bir ömür diliyorum hepinize. Zalimin değil, mazlumun kazandığı zamanların gelmesi dileğiyle.