Bir çoğunuz duymuşsunuzdur “konfor alanı” ile ilgili anlatılan söylemleri. Konfor alanı, sadece o anı, günü veya belirli bir zamanı kurtarmak için sonrası için büyük zorluklar oluşturabilecek olan, rahatını bozmadan yaşanılan durum, zorlayıcı bile olsa alışkanlıkların, kolaycılığın içine sığınmaktır.
Havası kirli, ağacı, yeşilliği olmayan bir yerde yaşadığımızı varsayalım. Herhangi bir medya yayını olmadığı düşünülürse, oradan hiç ayrılmadan yemyeşil bahçelerin, ormanların, rengârenk çiçeklerin, denizlerin, derelerin olduğu güzel yerleri ne hayal edebiliriz ne de hak ettiğimizi düşündüğümüz daha iyi yaşamı elde edebiliriz, değil mi? Hapishanede bir yaşam misali, duvarlar rutubetli, küflü bile olsa burası güvenli diyerek olduğunuz yerden çıkmayıp zamanla içten içe çürüyüp gideriz. Hem psikolojik olarak, içinde yaşanılan iç karartan yerin bize yansıması, aynı zamanda ortamın sağlıksız durumu bizi hasta eder.
“Neden bedel ödemeliyiz?” sorusuna cevap çok açık: Araştırması, bulunduğu alandan çıkılması, yorucu, tehlikeli bile olsa sonrasında daha huzurlu ve sağlıklı yeni yaşamları elde edebilmek için yolun yoruculuğuna, güvensizliğine karşı gösterilen cesarettir. “Bedel” korkularak çıkılan bir yol olsa da atılan o ilk adımdır. İlk adımdan sonra cesaretini kaybetmeden, geri dönmeden gösterilen devamlılıktır. Ve en sonunda “ödül” gelir. Gösterilen bütün emek, zahmet sonunda paha biçilemez bir taş misali ödülü yaşamanın hazzını verir. O çok zor, bazen karanlık, belki bataklıklar, yokuşlarla dolu, zaman zaman gücünüzün tükendiğini hissetseniz de sonunda yaşanılan emekle kazanılan ödülün getirdiği haz paha biçilemeyecek kadar değerli değil mi? Ne kadar çok maddi durumunuz iyi de olsa, para ile aldığınız hiçbir değerli eşya, kendi emeklerinizle kazandığınız başarının veya ödülün verdiği haz kadar uzun süreli devam edemez. Çok istediğiniz bir şeyi aldıktan sonra, bir süre sonra, önceden sizin için ne kadar değerli olursa olsun, bir süre sonra sizin için sıradan bir eşyayı teşkil eder.
Konfor alanından herkes çıkmalı mı? Sorusuna şu şekilde kişisel görüşümle cevap verebilirim: Bulunduğunuz durum, sizin psikolojik ve fizyolojik sağlığınızı bozmuyorsa, her halükarda içinde bulunduğumuz durumda mutlu, huzurlu ve de ihtiyaçlarınızı her yönden rahatça karşılayabilir durumda iseniz, çıkıp çıkmamak sizin tercihiniz. Belki daha iyisini denemek isteyebilir ya da içinizde kalmış hayallerinize yelken açmayı deneyebilirsiniz, değil mi? Veya içinde bulunduğunuz durumu, yani kendinizi güvenli hissettiğiniz alanın dışına çıkmadan yaşamayı da tercih edebilirsiniz.
Seçim sizin: emek, sabır karşılığında kazanılan ödülün ve hazzı…
Olduğun durumu hiç bozmadan, alıştığın yaşama devam etmek…