Herkese merhabalar. Bu ay BESLENME KOÇLUĞU’nun kazanımlarının duygusal ve ruhsal boyutları ile devam ediyoruz. Beslenmenin bütünsel olarak bir bakış açısı geliştirerek kesin sonuçlara ulaşılır olması hakkında bir yazı okuyacaksınız.
Daha önceki yazılarımı okuyan okuyucularım Koçluk mesleğinin ne olduğunu ve ne gibi yaklaşımlar ile çalıştığı ve hangi ekollerden etkilendiğini, hangi teknikleri kullandığını yazdım. Diğer yazılarımda bunların hepsini bulabilirsiniz.
Bugün Beslenme Koçluğu 5. bölümle devam ediyoruz. Diğer 4 bölümü sayfamdan okuyabilirsiniz.
Karmaşık yapılı varlıklarız. Hem bedenen hem kalben hem de ruhen hala keşif halindeyiz. Biyolojik olarak yeme dürtülerimiz var. Besinlerle farklı bağlar kurabiliyoruz. Bir besin her ne kadar biyolojik olarak yaşam ihtiyacı ve kalori gibi gözükse de (bilimsel olarak). Her bireyden durum farklı olabilir. Çalışma yıllarım boyunca genel olarak besin bağlanmaları var ki ben yıllardır bunları birebir deneyimleyerek buraya yazabiliyorum. Ekmek tüketimi çocukluğa duyulan özlem, çikolata tatlı ihtiyacı sevgi eksikliği, kahve bağımlılığı bir nevi tükenmişlik ile ilintili, cips gibi ya da çubuk krakerler ya da çiğdem gibi ses çıkaran yiyeceklerin bağımlılığı öfke problemi VS. Bir çok besin ile ilintili örnekler verebiliriz. Hatta öyle ki en yakın dostlarınızın bile bilmediğiniz bağımlılık yaşadığı besinler olabilir. Örneğin çok yakın dostumun cips bağımlılığı olduğunu bilmiyordum. Instagram’da attığım bu içerikli (beslenme ve ruhsal bağlam) bir video ile ortaya çıkmıştı. Görene kadar kendisi de bunun bağımlılık olduğunun farkında değildi. Çok da kolay vazgeçtiğini söyleyemeyeceğim bu arada, belki şu an, “ya ne var ki yemezsin olur biter” de diyebilirsiniz ancak kolay olmayabilir. Bu arada öfkeli olduğunuzun da ya da sevgisiz olduğunuzun da farkında olabilirsiniz. Genel ilk tepki kabul etmeme oluyor.
Örneğin, sizden çok daha fazla yemek yiyip incecik olan bireyler… Şimdi diyeceksiniz ki metabolizmaları çok çalışıyor. Evet metabolizmalarının çalışmaları fiziksel yani biyolojik bedenleri için harika, bununla birlikte içsel kaynaklarına da baktığınız zaman altta yatan kilo almaya neden kodlar da göremeyebiliyoruz. Bu insanlar için denge de diyebiliriz.
Peki alması gereken besini aldığı, ne az ne de çok beslediği halde ya da sağlıklı beslenme yaptığı halde, diyet programlarına girdiği halde kilo problemi yaşayan sağlık taramaları pozitif olan biyolojik sağlıklı bireyler?
Ya da yine beslenmesine dikkat ettiği ve spor yaptığı halde kilo veremeyen yine sağlık taramalarında bir hastalık olmayan biyolojik sağlıklı bireyler?
Beslenme Koçluğunda girdiğim 1. yılımda kan testleri mükemmel olup çalıştığım diyetisyen programlarına uyduğu halde kilo veremeyen bir danışan portföyüm de oldu diyebilirim. İlk yıl bu çok şaşırtıcıydı benim için de. Bu oran düşük olsa da diyetisyenlerin sonuçsuz kaldığını görüyor ve bu tarz Danışanları psikolojik olarak uzmana yönlendiriyordum. O sırada sosyal hizmet uzmanı olmadığım ve sadece koç olarak yetkinliklerimin buna yeterli olmaması psikolojik olarak destek olabildiğim şeylerin; motivasyon, hedef odaklılık ve vizyon oluşturma gibi koçluk temel araçlarını kullanma yetkim vardı. 2. yılımı bitirdiğimde sosyal hizmet uzmanı olduğumda artık beden dengesi için psikolojik çalışmalara da başladık. Kilo vermemenin kök inançlarına inebilmek.
Koçluk sorularımız dirençli bireylere biraz değişmişti.
Ne oluyor da kilo alarak olduğundan büyük görünmeye çalışıyorsun?
Ya da olduğundan büyük görünerek o büyük bedende hangi duyguyu saklıyorsun?
Duygularını yediğini biliyor musun?
Büyük görünmek seni nelerden koruyor?
Kilolarınla dünya da daha büyük bir yer kaplıyor olman sana nasıl faydalar sağlıyor?
Kilolu olmakla ilgili sekonder kazancın nedir?
Bu soruların cevaplarını bulmanın çok da kolay olmadığını söyleyebilirim.
Bu soruların altında çıkan travmalar ve biriken duygular ile ilgili bir çok eğitim aldım. Ülkemizde cinsel istismara uğramış kadınların %72’sinin obezite ile savaştığı, hayata karşı öfkeli kadınların kalçalarının aşırı derecede büyüdüğü, hayatını korkarak yaşayan kişilerin özellikle karın bölgesinde yağ biriktirdiği, kendi yağıyla kavrulan sosyoekonomik düzeyi düşük bireylerin kilo veremediği, Kıtlık bilinci kodlanmış insanların kilolu olduğu ve bitmeyen yaslarla bireylerin ölen kişileri üzerlerinde taşıdıkları. Bunlar duyguların birikmesi.
Bu durumlar için tabi ki bir çok teknik var. Ancak şunu söyleyebilirim ki birey buna hazır değilse o duygulardan özgürleşmeyi sevmiyorsa travmasına, duygusuna karşı bağımlılık geliştirdiyse hangi tekniği uygularsanız uygulayın hiçbir işe yaramayacak.
Değişim ve dönüşüm ancak bireysel seçime mutedirdir.
Hepinizi çok seviyorum.
Sevgiler ve saygılar…