Bet-ül

Meltem Tuncay 807 Görüntüleme 1 Yorum
2 Dak. Okuma

Yazmak zehri alıyor muydu? Dilsiz bir yoldaş… Sırlarla dolu yapraklar…

Geçmiş yine aklının en derinlerinden gözlerinin önüne mıhlandı. Fotoğraflar geçmişin bir kanıtı misali yerini alıyor ayakkabı kutusundaki dolabın derinliklerinde. İnsanlar ve anılar nasıl sığabilirdi o küçük kutuya? İnsan bir fotoğrafta nefes alabilmeyi diler miydi hiç? Geçmiş her zaman geçer miydi? İçindeki yara yaşamasına izin veriyor muydu?  Nefes almasını mümkün kılıyor muydu bu fotoğraflar? Geçmişe olan zincirleri miydi yaralar? Sorun sadece fotoğraflar mıydı yoksa içindeki anılar mı? Sorular yine nüksetmiş bu sefer yüreğine. Nefes aldıkça sızlayan yaralı bir ruhu vardı. Siyah saçlarının en uçlarına kadar kırılmış bir hayat. Parmak uçlarına kadar yalnız olduğu gerçeği. Bedeni dışarıdan sessizdi ama ruhu çığlık atıyordu. Kimse duymuyordu. Kahverengi gözlerindeki çaresizliği görmüyordu kimse. İnsan hep aynı yerden kırılır mı diye yazdı defterine. Yazmak zehri alıyor muydu? Geçmişiyle vedalaşmak mürekkebin kağıda işlemesiyle kolaylaşıyordu. Tek ihtiyacı affetmekti. Kimi affetmeliydi? Kendisini affetse yeter miydi? Sorular gece gece kendisini boğuyordu. Uyumalıydı gecenin en karanlık saatlerinde. Kapattı gözlerini, uyuması lazımdı yeni bir güne başlamak için. Defterine karaladı ruhunun haykırışlarını. Birkaç damla gözyaşı, ıslanan defterin buruşmuş kağıt parçası.

Uyuması lazımdı yeni bir güne başlamak için gecenin en karanlık saatlerinde. Gece kadar karanlık siyah saçlarını topladı, uzandı yatağına. Kedileri de geldi yanına. Kapattı gözünü yalnızlığıyla gecenin zifiri karanlığında.

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Yazar
1 Yorum
  • Kahverengi gözlerindeki çaresizliği görmüyordu kimse. Yüreği güzelim ne güzel kaleme dökmüşsün gerçekleri yüreğine sağlık dünyalar güzeli insan ❤️❤️

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version