Bilmediklerimiz

Davut Bingöl 434 Görüntüleme 1 Yorum
4 Dak. Okuma

İnsanlık, kendini bulamadığı o koca girdapta bekliyor, hala bulamıyor. Nasıl nefes almadan yaşayamazsa insan, nasıldır ya bir şeyler yemeden hayatını sürdüremez hayvanlar işte burada anlam aramaya başlar insan.

Unuttu insan çünkü sevmeyi değer vermeyi, sadakati, saygı duymayı, öz güven ve egoyu karıştırdık aslında. Tıpkı Rabbimizin emirlerini rica sandığımız gibi. Kaybetmeyi kabullenmedik, çünkü kaybetmeden kazanmayı bilmediğimiz gibi, sevmeyi beceremedik, sevmenin anlamını unuttuk, sorgular olduk her şeyi, nefes almayı, yürümeyi yaşamayı, en büyük hatamız buydu ya yaptığımız tüm eylemleri neden diyerek sorguladık.

Günü birlik yaşadık hayatımıza yalanları alet ederek, insanları kandırarak, kul hakkına girerek işte biz herkesi kandırdığımızı düşündük ama kendimizi kandırdık.

Gelin şimdi hep birlikte kendimizi tanıyalım…

Şöyle başlayalım doğduğumuz günde muhtaç, yalnız, kimse anlamaz dilimizden, işte burada başladı bizim acizliğimiz.

Neyin kibri idi bu o zaman ya da neyin savaşıydı? Hep bir bahane arkasına saklandık, hep bir yanlışla yaşadık ve her zaman bir bahanemiz oldu, çünkü kaybeden, hata yapan olmak istemedik. İşte ifrit de böyle kaybetti, kazandığını zannederek.

Bizler bazen kardeş, bazen abi, abla, anne, baba oluruz, her bir olaya vakıf olurken sistemin bize dayatmış olduğu düşünceyle hareket ederiz. Duygusal ya da olduğumuz konumu bir anlık unuturuz, eğer bu unutkanlıktan kurtulmak istersek kendimizden başlamamız gerekir hataları sorgulamaya.

Bu sorgulama elbette ki tüm zamanlar için olmalı ama buna vaktimiz olmadığı için ya da diğer bir tabirle insanoğlu olarak sabırsız olduğumuz için bu sorgulamayı yaşadığımız ciddi konular üzerine yapabiliriz.

Bu ciddi konular elbette ki basit insanlara olan tartışmamız olmamalı. Daha çok geleceğe yönelik aldığımız kararlar çerçevesinde düşünerek ve mantıklı adımlar atarak yapmalıyız.

Bu sorgulama sonucunda kendimizi buluruz aslında, işte o kurak çöllerde kaybolmuş olan ruhumuzu buluruz. Ama ne yazık ki bu sorgulama çoğu zaman sonuçsuz ya da büyük kırgınlıklar ortaya koyabilir, bizim yapmamız gereken ise Kur an-ı Kerim’de de buyrulduğu ilk ayette yazıldığı gibi “İkrâ” (Oku) okumalıyız, her ne olursa olsun okumalıyız. Çünkü biz insanoğlunu kurtaracak tek şey okumaktır.

Yani insanoğlu ise her geçen gün daha çok kopuyor okumaktan. Değil midir ki hayatımız bile bir hikayedir, açıp okuyunca anlarız bazı şeyleri.

Bazen dinleyince, bazen görünce, kıymetini de bilmeyiz bize verilen nimetlerin gözlerin, kulakların, burnun yürüdüğümüz ayakların, her uzvumuzun. Hunharca kullanırız, unuttuk deriz, bir hastalığımız nüks edince yine bahanelere başvurur doktorlardan medet umarız. Asıl muhtaç olduğumuzu unuturuz, uyarız nefsimize. Rabbimizin her anımızda bizimle olduğunu unuturuz, umudumuzu kaybederiz.

Değil miydi ki o kör kuyuya düşen Yusuf (a.s.), kardeşleri tarafından yok sayılıp ölüme terk edilen? Değil miydi ki o kör kuyudan Yusuf’u (a.s.) kurtaran Rabbimiz? Çünkü kesmedi Yusuf (a.s.) umudunu, kin gütmedi kardeşlerine, o gün kazandı umut, kazandı insanlık, kazandı kardeşlik.

Bizler unuttuk geçmişimizi, unuttuk bizi güzel yollarda mübaha erdirecek güzel insanları, kapıldık bir yalana, renkli dediğimiz, aslında boşa zaman geçirildiğimiz dünyayı.

Unuttuk hakikati, gerçek sevgiyi, gerçek dostluğu, çünkü okumadık kaçtık, bildiğimiz doğrulardan, bizi güzel bir hayata götürecek gerçeklerden kaçtık.

Kendimizi çok net tanıdık şuan, gördük yanlışı ve hatalarımızı. Bizi doğrudan vazgeçirmeyecek yollardan kopmayalım.

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Yazar
1 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version