Hayatımızın sorumluluğunu alamadığımızda, kaçınılmaz olarak çevremizi suçlama eğiliminde oluruz. Her zorlukta veya başarısızlıkta suçlayacak birini ya da bir şeyi buluruz. Ancak ne zaman ki tüm sorumluluğumuzu üstlenir, kendi hayatımızın kontrolünü ele alırız, işte o zaman hayat yolculuğumuz kolaylaşır. Evren bizden bunu talep ediyor.
Kurban rolüne sığınmak, bu sorumluluğu reddetmenin en yaygın yollarından biridir. Kişi, kendi kurban rolünü bırakmak istemediği sürece kimse ona yardım edemez. Çünkü bu rol, insanı aciz ve çaresiz hissettiren, dışarıdan bir kurtarıcı beklemeye zorlayan bir durumdur. Ancak, gerçek anlamda yardım ve değişim ancak kişi kendi sorumluluğunu kabul ettiğinde ve bu rolü bırakmak için adım attığında anlamlı hale gelir.
Özellikle ilişkilerde bu kurban rolü ve sorumluluk almama durumu sıkça karşımıza çıkar. Bir ilişkide eğer iki taraf da kendi sorumluluklarını almazsa, ilişki genellikle dengesiz ve tatminsiz hale gelir.
“Bir anda alevlenen, kısa sürede söner” sözü, genellikle hızlı başlayan ve tutkulu ilişkilerin aynı hızda tükenme olasılığını anlatır. Hızlıca başlayan bir ilişki, heyecan ve adrenalin dolu olabilir; fakat sağlam bir temele dayanmıyorsa, bu heyecan kısa sürede yerini monotonluğa, sıkıntıya veya anlaşmazlıklara bırakabilir. Aceleyle bir araya gelen çiftler, genellikle birbirlerinin derinliklerini keşfetmeye vakit bulamadan ilişkiyi yoğun duygularla yaşar; ancak bu duygular hızla tükenebilir. Sağlam bir ilişkinin zaman, emek, karşılıklı saygı, güven ve sevgi üzerine kurulduğu, hızlı başlayan ilişkilerde ise bu unsurların göz ardı edilme ihtimalinin daha yüksek olduğu bir gerçektir.
Hızlıca başlayan ilişkilerde bireyler, çoğu zaman kendi ihtiyaçlarını, sınırlarını veya beklentilerini yeterince fark edemeden ilişkiye dalarlar. Bu da ilerleyen zamanlarda uyumsuzlukların daha belirgin hale gelmesine yol açar. Oysa ki yavaşça gelişen bir ilişki, tarafların hem birbirini hem de kendilerini tanıma fırsatı sunar. Zamanla büyüyen bu bağ, karşılıklı anlayış, sabır ve derin bir bağlılık meydana getirebilir.
Sonuç olarak, hayatın her alanında olduğu gibi, ilişkilerde de sorumluluk almak ve sabırlı olmak, uzun vadeli mutluluğun anahtarıdır. Hayatımızda karşılaştığımız zorlukların üstesinden gelebilmek için, öncelikle kendimizle yüzleşmeli ve kurban rolünü bırakmalıyız. Ancak o zaman gerçek anlamda güçlü ve özgür olabiliriz. Gerçek değişim dışarıdan değil, kendi içimizden başlar ve bu değişim, sorumluluk aldığımızda hayatımıza girer. Evrenin bizden talep ettiği şey, kendi gücümüzü fark etmek ve bu gücü kullanarak hayatımızı şekillendirmektir.