Sözde bir nevhabar mevsimiydi. Tabiat uyanıyor. Bizim memlekete yazlar geç gelir. Palandöken’in tepesinde hala kar vardı. Ruhumsa bölük pörçük. U yaşında bir çocuk suskunlaştı Anne! Sık sık Ankara’ya gidiyordun, yorgun ve hastaydın. Anlıyordum çocuk aklımla bir şeylerin ters gittiğini. Solgundun, bakışların bile çaresizdi. Ben ise hiç kimseye bir şey soramıyordum. Sevginden mahrumdum. O gülen yüzlü Binnaz hanım durgundu. Hayata tutunduğu tek evladı acımasız dünyada yalnız kalacaktı.
Ve içime kapandım Anne! Derslerime odaklanamıyor ve sevgisizliğin verdiği mahrumiyetle kıvranıyordum. Senin sevgini kaybetmek hayat boyu bana ağır bedeller ödetti. Yalnızlık, hastalıklar, ihanetler, ağır darbeler. Oysa sen am Ankara’ya tedaviye gidiyordun. Ciddi bir hastalığın pençesindeydin. Ben bana sarıldığın, kağıttan havuzlar yaptığın, yanında uyuduğum, güven duyduğum o günleri özledim Anne! Sağlıklı zamanlarında nevbaharda o büyük bahçede tahta sofrada, gülen yüzün ile kahvaltı etmeyi özledim Anne! Çocuklarım vardı ama ben anneleri olan kadınları hep kıskandım. Senin yokluğun hayatımın her alanında belliydi. Okul hayatım, aşklarım, genç kızlığa geçişim, evliliğim, iş hayatım. İlk lohusalığım. Hepsi film şeridi gibi geçip gidiyor. İki yıllık hastane tedavi döneminden sonra artık evdeydin. Ben ise 9 yaşındaydım. Devamlı yatıyordun. Bana bakan çaresiz bakışlarını iyi hatırlıyorum. “Benden sonra kızımın hali ne olur” dercesine. Oldu annem, en büyük sığınağım yüce Yaradanım oldu. O sabah beni alıp bir akrabama götürdüler. 15 gün okula oradan gidip geldim. Suskunum ve hiç bir şey soramıyordum. Ve bir gün evimize getirdiler. Ev kalabalıktı sen yoktun. Birilerinin ağladığını gördüm. Yatağın bile kalkmıştı, tekrar akşam götürdüler anladım artık yoksun. Ve ben o gün büyüdüm Anne!. Hiçbir şey soramadım ve o sevgi boşluğunu tüm hayatım boyunca hissettim. Yerini kimse dolduramadı. Yıllar yılları kovaladı. Çocuklarım oldu iş hayatım oldu. Ama sen hep içimdeydin Anne! Bu dünya geçici, tek tesellilik ve duam ahirette Rabbimin bizi buluşturması. Başımı dizine koyabilmek. Sen, ben, halam hatta senden sora elinde büyüdüğün ikinci halam. Yani hayatımın üç kadını. Mekanlarınız cennet olsun dualarımız sizin ile. Suskun da olsanız beni duyduğunuzu hissediyorum. Yine başınızda dua edeceğim teselli bulacağım. Yakında seneyi devriyende dua ve kuran ile dualarda olacağız. Ama içimdeki o çocuk hep ağlıyor Anne!.
Anneler günü anısına anneme mektuplar…
En çok da o sevgisizlik çaresizleştiriyor insanı. Çünkü onlar kadar kimse bizi sevmiyor, düşünmüyor…