Bir denizdeyiz hepimiz aslında. Deniz sığ ve dalgasızken sorun yok. Risk almadan derinlere çok dalmadan konforlu bir yaşam sürüyoruz. Hepimiz işler bu şekilde iken yüzmeyi çok ustaca biliyoruz. Hatta zamanı gelip risk almamız gerektiğinde bile korkularımızın üstesinden çok zor geliriz. Çoğu zamanda çok derin olmayacak bizi en az yoracak ihtimalin peşinden gideriz.
Fakat hayat kimi zaman tercihlerimizin dışında gelişir. Bir gün gelirde güneş bulutların arkasına saklanırsa, rüzgâr meltemden poyraz döner, dalgalar haddinden fazla büyürse kontrolü kaybetmemiz an meselesi olur. İlk defa karşılaştığımız bu dalgalı deniz tüm korkularımızı gün yüzüne çıkarıverir. Başlarda bu kadar büyük dalgalar ile baş edebileceğimizi bile düşünmeyiz. Karanlığın kollarına kendimizi bırakırız. Nefes almak bile çok zor gelir böylesi anlarda. Çünkü insan olarak bizler yabancısı olduğu her duyguya temkinli yaklaşırız. Temkinli yaklaşacağımız süre elimizden alındığında yani hiç beklenmeyen bir anda yüzleşmek zorunda kaldığımızda bocalamaya başlarız.
İlk anın şoku ile dengesini koruyabilen insan sayısı çok azdır. Bu yeni his o anda her tepkiyi verdirebilecek kadar güçlüdür. Düşünce yetisi, sakin kalma başarısı hepsi bir anda kaybolabilir.
Ne yapacağını bilememe hissi ile insan kendini kocaman bir boşluğa atıverir. Bitsin o zaman hayat düşünceleri içinde gezmeye başlar. Tam da şu an bundan daha büyük bir acı yaşamadan burada bitsin artık… O kadar keskindir ki hissettiklerimiz. Gerçekten can vermek bile çok kolay gelir böylesi zamanlarda. Bir umut ışığı olabileceği hiçbir zaman gelmez aklımıza.
Dalgalar büyüyüp boyumuzu aşmaya başladığında gözlerimizi açarız. Hayat devam edebilirdi düşüncesi kaplar beynimizi. Boğulma hissi başladığında artık nefes almanın bile ne kadar güzel olduğu kanısına varmışızdır çoktan. Kurtulmak için tüm yaşama hevesimiz ile çırpınırız. Çırpındıkça daha çok su yutar, her seferinde daha fazla derinlere çekiliriz. Karanlık büyüdükçe ve nefes azaldıkça, İçinde bulunulan bu durumdan kurtulma hevesi de aynı oranda artar. Yaşamak isteği o kadar ağır basmaya başlamıştır ki artık, çok iyi bildiğimiz suyun kaldırma kuvveti bile gelmez aklımıza. Bir anlığına sakinleşebilsek belki de her şey çok daha güzel olacaktır. Eğer o gün ölmek yoksa kaderimizde bir daha ki fırtına için mükemmel bir tecrübe ediniriz. Aynı yerden esen rüzgâr, aynı boyda dalgalar artık bize sadece mücadele kabiliyeti kazandırmaya başlar.
Hayat bir deniz, bizlerde birer yüzücü. Hayat denizinde her zaman aynı duygular ile karşılaşmayız. Kimisi çok canımızı yakar. Kimisi kalbimizin daha hızlı atmasına sebep olur. Ama geçer. İz bırakarak da olsa geçer. Yeni duygular karşısında ne yapacağımızı bilemesek de sakin kalmayı başarabildiğimiz an her şey daha güzel bir hal almaya başlar. Ne olursa olsun sonucun değişmeyeceğini anladığımız anda bakış açımız da buna göre şekillenecektir.
Mutlu olmak kadar üzülmek de değerlidir. Bizi üzen her duygu mücadele gücümüzü arttıracaktır. Gün geçtikçe daha sağlam köklerle bağlanacak ve her yeni gelişmeyi daha sakin karşılamaya başlayacağızdır. İlkler her zaman acemilik getirir. Her acemilik bir tecrübe doğurur. Her tecrübe daha sağlam şekilde ayakta durmamızı sağlar.
Hayat denizinde dalgalara göğüs germeyi bir kez başarınca insan, artık hiçbir fırtına eskisi kadar zarar veremez. Bir kez yıkıldıktan sonra ayağa kalktıysa eğer hiçbir yıkılma korkutamaz insanı.
‘Sağlam yürekler için çok acı çekmiş olmak gerekir, acıya gülebilmek için binlerce fırtınadan yaralı ama sağ çıkmış olmak gerekir.’
Sağlıcakla…